Cicero, Marcus Tullius Kimdir? Hayatı ve Eserleri: (İÖ 106-43) Romalı devlet adamı, filozof ve söylevci. Yunan felsefesini yeni bir yorumdan geçirerek Roma düşüncesiyle uzlaştırmaya çalışmıştır. Arpinum’da doğdu, ulus yönetimiyle ilgili görüşleri yüzünden Formae’da öldürüldü. Önce hukuk ve retorik öğrenimi gördü, sonra bütün çalışmalarını Yunan felsefesi üzerinde yoğunlaştırdı, Stoacı görüşü benimsedi. Kimi kaynakların bildirdiğine göre Panaitios’un Rodos’ta kurduğu Orta Stoa’nın yöneticisi olan Poseidonios’un öğrencisi olmuş, onun düşüncelerini benimsemiştir. Cicero, önce avukat olarak geniş bir ün sağladı. Bir süre değişik ülkeleri gezdi, 77’de Roma’ya döndü, 75’te kestorlukla görevlendirilince Sicilya’ya gitti, daha sonra Roma’ya döndü, senato üyesi, konsül seçildi. Antonius’a karşı, daha özgür ve daha eşitlik yanlısı bir yönetimi savunan etkili söylevleriyle çevresinde büyük bir yandaş topluluğunun birikmesini sağladı. Özgürlük yanlısı düşüncelerinden ürken Triumvira (üçler kurulu) kendisini ölüm yargısına çarptırdı. Daha önce, yargıç önünde savunup cezadan kurtardığı bir kimse 43’te başını keserek Antonius’un buyruğuyla Forum Romanum’da halka gösterdi.
Cicero felsefeye eski Yunan bilgelerinin, özellikle Platon ile Aristoteles’in o dönemde bilinen yapıtlarını okuyarak yaklaştı. Daha sonra Stoacılık’ı benimsedi, bu akımın savunduğu istenç felsefesinin Roma düşüncesinde öncüsü oldu. Yunan filozoflarının, kendisine göre, önemli savılan yapıtlarını Latince’ye çevirdi. Bu yapıtlarda ortaya konan sorunların çözümüne, Stoacı anlayışa göre, yeni yorumlar getirdi. Bu yorumlarda, bütün sorunlara, istenç açısından bakılır. Cicero’ya göre insan bir “istenç varlığı”dır. Bu nedenle bütün davranışlarında, düşüncelerinde istence bağlanması gerekir. Duyguların etkisinde kalmak, tutkulara kapılmak istençle bağdaşmaz, kişiyi yanılmalara götürür, istenç, yaşamda, doğaya uymayı gerektirir. Doğaya uymakla birey yanlışlardan, gereksiz davranışlardan, dengesizlikten kurtulur, kendi kendisiyle uyumlu olur.
Cicero’nun anlayışına göre doğaya uymak (naturam sequi) istenç felsefesinin özünü oluşturur. Doğada değişmeyen yasalar, bırbirıyle sürekli uyum içinde bulunan, ilkeler vardır. Kişi bu yasalara, bu ilkelere uyduğu sürece doğa ile uyum sağlar. Böylece tutkulardan, tinsel bunalımlardan, olaylar karşısında umutsuzluğa kapılarak derin üzüntülere düşmekten kurtulur. Doğa, kişinin yol göstericisi olduğu sürece, mutsuzluk da söz konusu değildir. Mutsuzluk, bireyin yaşamındaki dengesizlikten, istencin denetimi dışında kalan, doğa yasalarına aykırı davranışlarından kaynaklanır.
Cicero’nun düşüncelerinde, Stoacı anlayışın dışında kalan ve Platon-Aristoteles felsefesinin izlet ini taşıyan, Yeni Akademia’nın etkisi de görülür. Onda, kimi toplum sorunları karşısında, kuşkucu bir eğilimin ağır bastığı görülür. Onun bu özelliği, daha çok, Tanrı, ruh, ahlak sorunlarında belirgin bir nitelik kazanır. Cicero’ya göre Tanrı ve Tanrı kavramı vardır. Evrene düzen veren, evrendeki nesneler arasında uyum sağlayan büyük bir güç sınırsız bir istenç vardır, bu da Tanrı’dır. Ahlak bu tanrısal istence, bu tanrısal yasa niteliği taşıyan güce uymaktır. Bunun da örneği doğadır. Ahlaklı olmak yurttaşlıkla, yurt sevgisiyle, yurttaşlar arasında özveri ve dayanan bir uyumla sağlanabilir. Bu nedenle, ahlakı başka bir gözle gören, onu yaşamın tadını çıkarma diye yorumlayan, Epikurosçuluk tutarlı bir felsefe değildir.
Cicero, toplumun bir uzlaşma, karşılıklı anlaşma sonucu doğduğu ve doğaya uygunluğu görüşünü savunur. Ona göre, toplum doğaldır, bireylerden oluşması da doğa düzeni gereğidir. Ancak, bireyleri yöneten yasaların da doğaya uygun olması, eşitsizliğe, dengesizliğe yol açabilecek niteliklerden uzak kalması Yasalar birer us gerekir. Yasalar açık seçik olmalı, anlaşmazlığa, gizli ürünüdür çıkarlara, haksızlıklara, kötülüklere olanak sağlayacak içerik taşımamalıdır. Bir toplumu düzenleyen, onu oluşturan bireyler arasında, uyum sağlayan gerçek yasa usa, istence dayanan yasadır. Bu yasa “doğru us”tur, “doğru istenç”tir. Bu yasanın iki özelliği vardır, biri doğaya uygunluğu, öteki bütün evrene yaygınlığıdır. Bu yasa değişmez, sonsuzdur; yorumu öznel açıklamaları gerektirmez.
Ölüm, ruh ve ölümden sonraki yaşam konusunda, Cicero’nun düşünceleri pek açık seçik değilse de, Erdemle Platon-Aristoteles felsefesinin izlerini taşır. Cicero’ya mutluluk göre tin tanrısal bir varlıktır, özdek değildir. Bu nedenle de ölümsüzdür. Ancak, tını, ölümü, ölümden sonraki durumu insan doğasının dışında görmek doğru değildir. Bunlar da insan doğasıyla bağlantılıdır. Tinin gövdeden ayrılmasıyla başlayan ölüm, yeni bir yaşama atılan ilk adımdır. Tin, özdeğin dışında varlığını sürdürür, mutlu ya da mutsuz bir yaşama ortamında bulunur. Bu ortamın da doğayla bağlantılı olmasına karşın, yeryüzü yaşamına benzer yanı yoktur. Öte yandan Tanrı’nın ve tının ölümsüzlüğü konusunda ortaya çıkan inanç da doğadan kaynaklanır, doğanın ölümsüz özüyle bağlantılıdır.
Doğanın belli, değişmez yasaları olduğuna göre, onda rastlantıya ver yoktur; atomcuların, özellikle Epikuros’un bu konuyla ilgili düşünceleri tutarlı değildir. Rastlantı kavramı, içinde yaşanan doğanın yarattığı bir izlenimdir. Cicero’ya göre, kimi düşünürlerin ileri sürdükleri yazgı da gerçek değildir, doğanın özüne aykırıdır.
Cicero’nun üzerinde durduğu en önemli konulardan biri de “erdem”dir. Ona göre erdemle mutluluk birbirini gerektiren iki durumdur, biri olmadan öteki de olamaz. Erdem ve mutluluk ulus yönetiminin içeriğiyle bağlantılıdır. Birey toplum içinde erdemli ve mutlu olabilir. Bunu sağlamak da yönetimin görevidir. Cicero yönetimle, yasalarla, devletle ilgili düşüncelerini De Legibus adlı yapıtında sergilemiştir. Ona göre yönetimin temelini hukuk (ius) oluşturur. Hukuk ise biri doğal, öteki uygulamaları olmak üzere ikiye ayrılır. Doğal hukukun kaynağı insan usudur. İnsan, usa dayanarak, bütün bireylerce, bütün uluslarca geçerli olan genel hukuk ilkelerini saptayabilir.
Bu ilkeler ustan kaynaklandığı için, onlarda çelişki, tutarsızlık söz konusu değildir. Sözgelişi bilerek, tasarlayarak adam öldürmek, gereksiz yere birini yıkıma sürüklemek cezayı gerektiren eylemlerdir. Öte yandan tutsaklık, kölelik gibi durumlar usa aykırı olduğundan doğal hukukla ilgili değildir. “Kişi özgür doğar”, onun özgürlüğünü elinden almak doğal hukukla bağdaşmaz. İyelik söz konusu olunca, Cicero, bunu da devlete bağlar. Ona göre devlet özel iyeliğin de koruyucusudur. Devletin olmadığı yerde iyelikten söz etmenin de anlamı yoktur. Uygulamalı hukuk ise ulusların, kendi toplum yapılarına göre düzenledikleri hukuk kurumudur.
Cicero’nun, Roma düşüncesine en önemli katkısı Yunanca felsefe kavramlarının Latin dilindeki karşılıklarını bulmasıdır. O dönemde, Latin dilinde bulunan sözcükler, Yunan felsefesini karşılamaya yetmiyordu. Cicero, bu yetersizliği gidermek için, Yunan dilinde geçen bütün felsefe kavramlarına Latince kökenli karşılıklar bulmuş, böylece sonraki dönemlerde, özellikle Hıristiyan felsefesinde, Latince’nin özgün bir felsefe dili olmasını sağlamıştır. Cicero’nun ikinci etkili başarısı da. Roma uygarlığında, söylev dilinin kurucusu olmasıdır. Roma retoriği, Cicero ile, bir bilim dalı niteliğini kazanmıştır.
Marcus Tullius Cicero Eserleri:
- De Oratore, 55, (“Söylev Üstüne”);
- De Republıca, 54, (“Devlet üstüne”);
- De Fınıbus Bonorum et Malorum, 47, (“İyilerin ve Kötülerin Sınırları Üstüne”);
- Tusculanae Disputatıones, 45, (“Tusculum Tartışmaları’’);
- De Ofıcus, 44, (“Görevler Üstüne”);
- Academica, 45, (“Bilgi Kuramı Üstüne”);
- De Natura Deorum, 44, (“Tanrılar’ın Doğaları Üstüne”);
- De Amiatıa, 44, (Dostluk, 1962);
- De Senectute, 44, (İhtiyarlık, 1963).
Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Cilt 26, Anadolu yayıncılık.
Marcus Tullius Cicero kimdir? hayatı ve eserleri hakkında bilgi: Romalı devlet adamı ve hatip (MÖ 106-43) Arpinum şehrinde doğan Cicero, konsül seçildi ve Roma tarihinin en başarılı hatibi olarak ün yaptı. Pek çok meziyeti vardı, ama kibirli, inatçı ve çok kez de saftı. Orta halli bir aileden geldiği halde, zekâsı sayesinde parlak bir avukat oldu. Rodos Adası’nda hitabet sanatının ustalarından Apollonius Molo’dan ders aldı. 64’te Catiline’nin ayaklanmasını bastırdı. Cicero, Sezar’ın iyi dostuydu. Çünkü ikisi de iyi şiire meraklıydılar. Cicero, Filippi Savaşı’ndan sonra Octavius Avgustus tarafından idam edildi.
Kaynak: Tarihi yaratan 1000 büyük adam, Milliyet
5 Comments »