Diderot, Denis kimdir? Hayatı ve eserleri: (1713-1784) Fransız, düşünür ve edebiyatçı. Ansiklopedi’yi yayımlamıştır. Deneyci- özdekçi bir felsefe geliştirmiştir. Türlerin evrimi düşüncesine öncülük edenler arasındadır. 3 Kasım 1713’te, Fransa’nın Champagne bölgesindeki Langres’da doğdu. 31 Haziran 1784’te Paris’ te öldü. Babası ameliyat bıçakları üreten bir zenaatkârdı. Manastıra kapanan iki kardeşi gibi Diderot da rahip olmak amacıyla eğitildi. On beş yaşına değin, doğduğu kentteki Cizvit okuluna gitti, kara cübbe giydi, çile çekmeyi öğrendi 1729’da babası onu Paris’teki Louis-le-Grand Cizvit Koleji’ne götürdü. 1732’de Paris Üniversitesi’nde Yunanca ve felsefe okutma yetkisi alarak mezun oldu ve din ile tüm ilişkilerini kesti. Geçici işlerde çalıştığı on yıl süresince yoksulluk çekti. Hazları öne alan, gününü gün eden, disiplinsiz yaşantısının yanı sıra büyük bir öğrenme tutkusu ve çalışma gücü vardı. 1743’te evlendi, ancak eşi onun yaşam biçimine hiçbir zaman ayak uyduramadı. Bu sıralarda, İtalyanca ve İngilizce öğrenen Diderot, gününün tüm önemli kitaplarını okudu. Shaftesbury’yi Fransızca’ya çevirdi. 1746’da adını vermeden Pensees phılosophiques’ı (“Felsefi Düşünceler”) yayımladı. Köktenci ve din karşıtı görüşleri nedeniyle kitabın yaktırılmasına karar alındı. Bunun üzerine, geniş bir okur kitlesince gizliden gizlive okunan bu kitabın yazarının Diderot olduğu duyulunca, okurlar arasında büyük ün yaptı. Aynı yıl, matematikçi d’Alembert’le birlikte Ansiklopedi’nin yayımlanması için çalışmalara başladı. Bu yayın, getirdiği düşüncelerin korkusuzca ilerici olması nedeniyle, yergiler, sansür ve kapatılma tehlikesi içinde sürmüştür. Bütün bu yıldırıcı güçlüklere karşın Ansiklopedi, Diderot’nun üstün çalışma gücü ve sebatı ile 1772 yılına değin çeşitli aralıklarla çıkarılmıştır. Diderot, 1749’da yayımladığı Lettre sur les aveugles a l’usage de ceux qui voient (Görenlerin Yararına Körler Hakkında Mektup) nedeniyle Vincennes hapishanesine atıldı. Burada birkaç ay tutuklu kaldı. Mahalle kilisesinden yapılan şikâyetler üzerine Lettre sur les sourds et muets’yı (“Sağır ve Dilsizler Üzerine Mektup”) yazdığı sırada evini polisler bastı. Bu kitabın içeriği daha yumuşak bulunduğundan bu kez kendisine dokunulmadı. 1759’da Ansiklopedi’nin yayımı yasaklanınca, Diderot felsefe yazıları yerine edebi yapıtlarını bastırmayı sürdürdü. Bu dönemde yazdığı halde yayımlamadığı Reve de d’Alembert (“d’Alembert’in Rüyası”) ve Refutation de’l’ouvrage d’Helvetius (“Helvetius’un Yapıtının Çürütülmesi”) en önemli felsefe çalışmalarındandır. 1766’da Ansiklopedi’ nin son ciltleri yayımlanabildi. 1772’de artık bu girişim tamamlanınca, Diderot, önce Hollanda’ya sonra da Çariçe Katerina ile görüşmek üzere Rusya’nın başkentine gitti. Çariçe kendisine maaş bağladı. 1774’te Paris’e döndü. Yaşamının son on yılını daha sakin bir biçimde geçirdi.
Diderot’nun
düşünce yapısı üzerindeki etkiler arasında, önce İngiliz deneyciliği ve
özellikle Bacon ve Locke sayılabilir. Fransız aydınlanmasının öbür
filozoflarında olduğu gibi, Locke, onun da birçok düşüncesi için çıkış noktası
olmuştur. Çağdaşı ve dostları olan Voltaire, Condillac, Rousseau, d’Holbach ve
Helvetius ile tartışmalarında birçok görüşü belirginleşmiş, tutarlı bir
gelişime olanak bulmuştur. Ansiklopedi
için çalışmaları, Diderot’ya çağının bilimsel gelişmelerini yakından anlamak
ve izlemek olanağını vermiştir. John Toland’dan devinimin özdek için zorunlu
bir nitelik olduğu, ona dışardan gelmediği görüşünü almış, doğanın sürekli
değişim ve devim içinde bulunduğu öğretisinde ise Herakleitos’dan
etkilenmiştir. Leibniz’den de etkilenen Diderot, onun monadlarını özdekçi bir
bakış açısıyla yeniden yorumlamıştır.
Diderot’nun
düşünce dizgesi, deneycilik ve özdekçiliği bir araya getirir, canlıların
evrimi görüşünü dinsel öğretiye karşı savunur, tanrıtanımazlıkla sonuçlanır.
Bağnazlığı dışlayan, eleştiri ve özeleştiriyi sürekli kullanan, bilimsel ve
köktenci bir tutum olarak, Diderot’nun yaklaşımı, çağına göre çok aşırı savlan
bir araya getiriyordu. Voltaire’in İngiliz deneyciliğini Fransa’ya
tanıtmasıyla, Ansiklopedi’nin
bir araya getirdiği filozoflar, Condillac’ın önderliğinde, duyumculuğu
benimsediler. Aralarındaki toplantılarda başlayan tartışma ve görüş
alışverişi, yazılı ve basılı biçimde sürdü. Diderot, duyumculukla Condillac’ın
öznel idealizme gidebileceğini düşünürken kendisi bu yaklaşımı özdekçilikle
bağdaştırmaya çalıştı. Bilimselliğin etkisi altında, düşüncelerini
deneyimlerle destekleme eğilimindeydi. Duyu organlarını ve bunların
kökenlerini, doğrudan körleri inceleyerek ele aldı. Pek çok insan eğiliminin
belirli değişik duyu organlarıyla bağlantılı olduğunu ve bir organın
çalışmamasının, öbür duyuların keskinleşmesine yol açtığını kavradı.
Değerlerin, doğru ile yanlış düşüncesinin, Tanrı’dan değil, duyulardan
kaynaklandığı sonucuna vardı.
İnsanın
duyularıyla tanıdığı evren, fiziksel, özdeksel bir dizgedir. Bu, sürekli bir
değişim içindedir. Özdek, özsel ya da zorunlu bir niteliği olarak, sürekli
devinir. Diderot bu açıdan Descartes’ın fiziğini, devimi özdeğe özgü bir
nitelik olarak değerlendirerek yorumlar. Ona göre evrenin her yönünün, her
yerinin durmayan bir değişim ve devinim içinde olmasının nedeni de budur. Özdek
olarak atomlar, içlerinde bir güç kaynağı taşırlar. Tıpkı Leibniz’in monadları
gibi, her atom bir güç odağıdır. Bu, cisimlerdeki, Descartes’ın
açıklayabildiği, dış mekanik etkilerle devime geçişi vermenin ötesinde,
cisimlerin kendilerinden kaynaklanan devinimi de anlaşılır kılar. Diderot, yine
Leibniz’den esinlenmiş olabilecek bir düşünceyle, tüm özdeğin duyumsal olduğunu
düşünür. Özdekte hem devimsellik hem de duyumsallık, onsuz olunmaz
niteliklerdir. Özdek, canlı olsun ya da olmasın, duyumsaldır. Doğada bulunan her
şey, her olgu devimdeki özdekle açıklanabilir. Özdeğin duyumsallığı, onun
gelişerek karmaşık ve özelleşmiş yapılara dönüşmesi ve böylece organizmalar
oluşturmasına neden olur. Bu organizmalar bir doğal evrim sonucu insan
düzeyinde karmaşıklık kazanırlar. Anlık ve düşünce beynin işlevinden başka bir
şey değildir. Kişi ise, beyin ve sinir sistemi ile birliğini, özdeşliğini kazanır.
Bellek, kişinin geçmişi ile bugünü arasındaki birliğini kurar.
Diderot,
bu sürekli değişim içindeki özdeksel evrenin her varlık parçacığında, karşıtlıkların
bir araya geldiğini düşünür. Her bütünde varlık ve yokluk iç içedir. Özdek
parçalarının devim içinde etkileşimleri sonucunda bu düzenli evren oluşmuştur.
Bir Tanrı düşüncesini bu açıklamaya eklemek gereksizdir; bu düşünce açıklamayı
daha iyi, daha zengin kılmayacaktır. Tümeller gibi tüm başka soyutlamalara
karşı çok dikkatli olmalıdır. Bunlar düşüncemizi saptırabilirler. Soyutlamalar
ancak, düşünceyi özetledikleri soyut bilimsel dizgelerde yararlıdır ve ancak
bu bağlamlarda kullanılmalıdır.
Özdekten
başka bir varlığın bulunmadığı bir evrende insanın nasıl meydana geldiği
sorusuna yanıt olarak, doğrudan yaratılma kuramını yadsıyan Diderot, bu olguyu
sürekli ve geçişli bir değişimle açıklamaya çalışmıştır. Organik dokunun bulunmasından
yarım yüzyıl önce, organizmaların küçük canlı öğelerin bir araya gelmesinden
oluşan bütünler olduklarını ileri sürmüş, örnek olarak da, bir arı oğlunun
bütünsel davranışının arıların tek tek davranışlarını aşan bir nitelik
taşımasını göstermiştir. Evrim görüşünü doğrudan yaratma kuramına karşı
savunurken, doğada, sık sık, yaşamını sürdürecek uyarlamayı yapmaktan yoksun
olan hantal varlıkların ortaya çıkıp sonra yok olduklarına değinir. Tanrı’nın
böyle yaratıkları neden yaratmış olabileceğinin açıklaması verilemez der.
Diderot’nun soyaçekim ve sinir sistemi konularında da öncü görüşleri vardır.
Özdekçi
dünya görüşü eylem felsefesine de yansır. Ona göre yalnız fiziksel nedenler
vardır. Ancak her olayın bir nedeni olduğu gibi, her eylem de bir fiziksel
nedene bağlıdır. Bu belirlenimci eylem kuramında kalıtımsal verilerin eylemi
belirleyen nitelikleri vurgulanır. Diderot’ya göre istencin özgürlüğü
düşüncesi anlamsız bir soyutlamadır. Mutluluk ve hazları eylemin amacıdır.
Toplum kuralları insanın doğal ve özellikle cinsel eğilimleri üzerinde zararlı
baskılar kurar. Sağlıklı insan doğal eğilimleri doyurulmuş insandır.
Pek
çok düşünceye önder olan Diderot’nun 19. yy özdekçilerini etkilediği ve
özellikle Engels’in geliştirdiği doğa felsefesinin ana çizgilerini hazırladığı
söylenebilir. Ancak, en büyük etkisi dönemindeki kitleler üzerinde olmuş;
ilerici, eğitici ve devrimci düşünceler yaymıştır.
Diderot’nun
çok sayıda ve çeşitli türlerde yazınsal yapıtları da vardır. Bunlar üç ana
bölümde toplanabilir: Oyunlar, eleştiri yazıları, romanlar.
Diderot
1749’daçıkan Lettre
sur les aveugles adlı Edebiyat
yapıtından dolayı başına gelenlerden sonra tiyatroya eğilmiştir.
Ona göre tiyatro öz anlatım için bir tür araçtır. Bu temel düşünce çevresinde
biçimlenen kuramsal görüşlerini Entretıens
(“Konuşmalar”), Dıssertations
sur le poeme dramatıque (“Dramatik Şiir Üzerine”), Parodoxe sur le comedien
(“Aktörlük Hakkında Aykırı Düşünceler”) adlı yapıtlarında açıklamıştır. Burada
klasik tragedyayı eleştirerek orta sınıfın sorunlarını gündeme getiren,
gündelik yaşamı olduğu gibi yansıtan, karakterlerini çağdaş tiplerden seçen bir
tiyatro anlayışını savunur. Ama oyunları bu görüşlerin gerisinde kalmıştır.
Oyunları nutuk atan, didaktik karakterlerle doludur. Örneğin, toplum tarafından
dışlanmış evlilik dışı bir çocuk ile ilgili olan Le fils naturel
(“Doğal Evlat”) ve benzer bir konunun işlendiği Le Pere de famille’de(“Aile
Babası”) donuk, soyut karakterler yer alır. Bu oyunlarda ayrıca birer tablo
kadar canlı anlatılmış duygusal sahnelere de rastlanır. Gündelik yaşamdan
alınmış bu etkileyici sahneler Diderot’nun genel olarak resme duyduğu yakın
ilgiden kaynaklanır.
Diderot
sanat eleştirileri alanında da ürün vermiştir. La Correspondance Litteraire
adlı gizli basılan bir dergiye yazılar yazmış ve Fransa’da sanatsal
etkinliklerin yayılmasında önemli katkıları olmuştur.
Bu
alanda en özgün başarısı, bizzat geliştirip yaygınlaştırdığı sergi izlenimleri
yazılarıdır. Salons
adlı toplu Evrim
eleştiri yazılarında 1759-1771 arasında Paris’te açılan yıllık
sanat sergilerinden izlenimlerini aktarmıştır.
Bunun
dışında edebiyat eleştirilerini Eloge de Richardson
(“Richardson’a Övgü”) adlı kitapta toplamıştır.
Diderot’nun
ilk yapıtlarından Les
bijoux indiscrets (“Zamansız Takılar”) bir öykü kitabıdır. Sonradan yazarlığım
reddettiği bu yapıtı ve din adamlarına karşı kaleme aldığı La Relıgıeuse’ü
sayılmazsa onun dikkati çeken ilk romanı Le Neveu de Rameau
‘dur (Rameau’nun Yeğeni). 1762’de yazılmasına karşın ölümünden sonra 1891’de
basılabilmiştir. Romanda anlatılan kişi bohem yaradılışı, hoşsohbeti ve taklit
etme yeteneği ile Diderot’ya çok benzer. Tüm sıkıntılarının toplumsal
sistemdeki bozukluklardan ve gelir dağılımındaki eşitsizlikten kaynaklandığını
öne sürer. Böyle bir düzen içinde insan yaşamını sürdürebilmek için ikiyüzlü
olmak zorundadır. Oysa toplum onu mahvetmiş, doğanın ya da sezgilerinin izinde
yürümesine engel olmuştur. Jacques
le fataliste et son maître (“Kaderci Jacques ile Efendisi”)
bir tür gezi romanıdır. 17. yy serüven öykülerini andırır. Determinist bir
kafa yapısına sahip olan romanın kahramanı Jacques, diyar diyar dolaşırken bir
yandan çapkınlıklarını, bir yandan da felsefi düşüncelerini anlatır.
Her
iki yapıta da ancak en geniş tanımıyla roman denebilir.
Denis
Diderot Eserleri:
Felsefe:
- Pensees
philosophiqucs, 1746, (“Felsefi Düşünceler‘’); - Encyclopedie,
1746-1772; - Lettre
sur les aveuqles a l’usage de cenx qui voierıt,
1749, (Görenlerin Yararına Körler
Hakkında Mektup, 1945); - Lettre
sur les sourds et les muets, 1751, (“Sağır ve Dilsizler Üstüne Mektup”); - Pense
es sur Pintcrpretation de la natura, 1754, (“Doğanın Yorumu Üstüne Düşünceler”); - Supplernent
au voyage de Bougaınıiİlc, (ö.s.)» 17%, (“Bougainville Gezisine Ek”); - Reze
de d’Alembert, 1K30, (d’Alembert’in Rüvası,
1968).
Edebiyat;
- Le
fils nalurel, 1757, (“Doğal Evlat”); - Le
Pere de famille,
1758, (“Aile Babası”); - Paradoxe
sur le comedien 1758, (Aktörlük Hakkında
Aykırı Düşünceler, 1943); - La
Religıeuse, 1796, (“Dindar”); - Jaafiies
le jatalıste et son maître, 1796. (Kaderci Jacques ile Efendisi, 1949); - Le
Neveu de Rameau, 1891, (Rameau’nun Yeğeni,
1946).
Kaynak: Türk ve
Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Cilt 32, Anadolu yayıncılık, 1984.

Yorumlar kapalı.