Georges Clemenceau Kimdir? Hayatı ve Eserleri: (1841-1929) Fransız devlet adamı. Ülkesinin I. Dünya Savaşı’ndan galip çıkmasında önemli rol oynamış; iki kez başbakanlık yapmıştır. 28 Eylül 1841’de Vendee’de doğdu, 24 Kasım 1929’da Paris’te öldü. Lise öğrenimini Nantes’da tamamladıktan sonra, baba mesleği olan doktorluğu seçti ve Paris’te tıp öğrenimi gördü. Genç yaşta politikayla ilgilenmeye başladı, aileden gelen III. Napoleon’a karşı cumhuriyetçi muhalefet geleneğim daha da radikal bir biçimde sürdürdü. Tıp öğrenciliği sırasında cumhuriyetçi gençlerle birlikte Düşündüğün Gibi Davran adlı bir dernek kurdu, ayrıca Le Travail (Çalışma) adlı bir de dergi çıkarttı. Dergi kısa bir süre sonra kapatıldı, Clemenceau da tutuklandı. Ardından çıkardığı Le Matiri (Sabah) adlı gazetenin yayımı da yasaklandı. İngiltere ve ABD politikasıyla ilgilendi. 1865’te ABD’ye gitti, iç savaş sonrası izlenimlerini Le Temps gazetesinde yayımladı. 1869’da Paris’e döndü, 1870’te Montmartre’a belediye başkanı seçildi. 8 Şubat 1871’de de Millet Meclisi’ne girdi.
Komün sırasında, 18 Mart’ta ayaklanan askerlerin General C. M. Lecompte
ile General Clement Thomas’ı öldürmelerine karşı koyduğu için Milli Muhafızlar
Merkez Komitesi’yle arası açıldı ve kaçmak zorunda kaldı. Clemenceau,
katillerin yargılanmaları sırasında çeşitli tanıklarca, generallerin öldürülmelerini
önlememekle suçlandı, ancak yargıç önünde aklandı. 1876’da Paris’ten
milletvekili seçildi. Seçim programında, sıkıyönetimin kaldırılmasını, zorunlu
ve laik ilköğretimi savundu. Paris Komünü’nden sonra dağılan sosyalistlerin
henüz meclise giremediği bir ortamda Clemenceau, soldaki küçük bir grubun
önderi durumuna geldi,
Cumhurbaşkanı seçilen kralcı Mareşal Mac-Mahon’un girişimiyle
1877’de mecliste çoğunluğu elinde tutan hükümetin istifasından sonra kurulan
yeni hükümetin güvenoyu alamaması sonucu ortaya çıkan 16 Mayıs Bunalımı’nda,
Clemenceau bir cumhuriyetçi olarak, parlamenter sistemi savundu ve Meclis çoğunluğu
olmadan kurulan Broglie hükümetini eleştirdi. Öte yandan Cambetta ve Jules
Ferry hükümetlerinin düşürülmesinde de önemli rol oynadığından adı “kabine
düşürücü”ye çıktı. Clemenceau, J. Ferry’nin sömürgeci politikasına da karşıydı.
Bu politikanın Almanya’nın yararına olduğu kanısındaydı. Ona göre, Fransa’nın
tek amacı 1871 yenilgisinin öcünü almak ve Alsace-Lorraine’i ülkesine katmaktı.
Georges
Clemenceau, 1880’de
Parisli radikallerin yayın organı durumuna gelen Justice (Adalet) gazetesini
çıkartmaya başladı. 1885’te meclise Var milletvekili olarak girdi. Başlangıçta
General Boulanger’nin savaş bakanı olmasını sağladı ama daha sonra, generalin
hükümet darbesi hazırlıklarına karşı çıktı. İnsan Hakları Derneği’nin
kurucuları arasında yer aldı. Panama Kanalı skandalına, bu skandala neden olan
Cornelius Hertz’ın dostu olduğu için Clemenceau’nun da adı karıştırıldı. Bu
durum, Boulanger yandaşlarına Clemenceau’dan intikam alma olanağı sağladı.
1883 seçimlerinde başarısızlığa uğradı ve seçilemedi. 1897’de L’Aurore (Şafak) gazetesinde
başyazar oldu ve 12 Ocak 1898’de E. Zola’nın Dreyfus davasıyla ilgili ünlü
“J’accuse” (“Suçluyorum”) başlıklı
yazısını yayımladı. 1900’de haftalık Le Block’u çıkarmaya başladı. Ama kısa bir süre sonra editör olarak L’Aurore’i geri döndü.
Georges Clemenceau, 1902’de her türlü değişmeye ve gelişmeye karşı duran gerici bir kurum olarak gördüğü ve kaldırılmasını istediği senatoya seçildi. 1906’da içişleri bakanı oldu, aynı yıl başbakanlığa getirildi. Bağımsız sosyalist Viviani’yi hükümetine aldı ve onu yeni kurulan çalışma bakanlığının başına getirdi. Bu bakanlık, işçi haklarını koruyacak, sosyal adaleti sağlayacak olan çalışma saatlerinin sınırlanması, yaşlılık sigortasının konması gibi reformları gerçekleştirecekti. Clemenceau, mecliste ezici bir çoğunluk oluşturan sol blok tarafından da destekleniyordu. Ne var ki, Clemenceau bir iş kazasını kınamak amacıyla Pas-de-Calais maden işçilerinin başlattıkları grevi zor kullanarak kırmaya kalkınca, grevler tüm ülkeye yayıldı. Clemenceau sert önlemler alınca Güney’in bağcıları, öğretmenler ve memurlar ona karşı cephe aldılar. Sosyalistler bu kopmaların sonucunda Radikaller’den ayrıldılar. Clemenceau sağa yaklaşmak istemiyor, ama solun benimsediği politikayı da uygulamıyordu. Solun sözcüsü durumuna gelen sosyalist Jean Jaures’le de arası açılmıştı. 1909’da “Sarayın Dilsizleri” adım taktığı Radikaller tarafından başbakanlıktan düşürüldü.
Muhalefete geçen Clemenceau, iki yıl sonra yeniden senatoya
seçilince, dışişleri ve savaş komisyonlarında görev aldı. Böylece hem dış
politikayı hem de Fransa ve Almanya’nın silahlanmasını yakından izlemek
fırsatını buldu. Clemenceau’nun bütün korkusu Fransa’nın bu kez de hazırlıksız
yakalanmasıydı. Bu konulardaki görüşlerim kamuya duyurabilmek için Mayıs
1913’te L’Homme
Libre
(Özgür İnsan) adlı yeni bir gazete
çıkardı. Silahlanma ve ordu disiplini konularında ödün vermeyen sert bir çizgi
izledi.
Bu gazete I. Dünya Savaşı’nda görevini yerine getirmeyenleri, yetersiz kalan silah üretimini, iyi yönetilmeyen sağlık örgütünü sert bir biçimde eleştirdiği için sık sık sansüre uğradı. Eylül 1914’te de kapatıldı. Georges Clemenceau, iki gün sonra bu kez L’Homme Enchaine (Zincirli insan) gazetesini yayımlamaya başladı. Georges Clemenceau bir yandan, sansürle mücadele ederken, öbür yandan, senatoda da dile getirdiği gibi, daha çok silah, daha çok asker sağlanması, her alanda iyi örgütlenilmesi gerektiğini savunuyordu. Anarşistleri, ihtilalcileri, savaşa karşı olanları, bozguncuları ve onları gerektiği gibi izleyip adalete teslim etmeyen içişleri Bakanı Malvy’yi sürekli olarak eleştiriyordu.
1917’ye kadar iktidara gelen bütün hükümetleri eleştiren Georges Clemenceau, 16 Kasım 1917’de Cumhurbaşkanı Raymond Poincare tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Georges Clemenceau savaş bakanlığını da üzerine aldı ve programını “savaş yapıyorum” sözüyle özetledi. Sağ da sol da Clemenceau’dan çekiniyordu.. Solculara bir kral, sağcılaraysa Fransız Devrimi’nin ünlü kamu esenliği komitesi çağrışımı yaptırıyordu. Ayrıca Sosyalist Parti onu grev kırıcı olarak nitelendirmekteydi.
Georges
Clemenceau,
başbakanlığı sırasında içte ve cephede sert önlemler aldı, 1917 başında çıkan
grevlere karşı yeteri kadar enerjik davranamadığı için eski İçişleri Bakam
Malvy’i mahkemeye verdi. Malvy, hizmet kusurundan dolayı beş yıl sürgün
cezasına çarptırıldı. Ayrıca Almanlar’la ilişki kurduğu suçlamasıyla eski
bakanlardan Caillaux’nun hapsedilmesine neden oldu.
Georges
Clemenceau kendisini
eleştirmeye kalkanları bozguncu sayıyor, Fransa’nın, zaferi, yarım önlemlerle
kazanamayacağını savunuyordu. Basın kendisine “kaplan” adını takmıştı. Clemenceau,
sık sık cepheye giderek askerin moralini yüksek tutmaya çalışıyordu.
Ayrıca Batı cephesinde dövüşen askerlerin tek komutanlığa
bağlanmasını, bu göreve de Mareşal Ferdinand Foch’un getirilmesini kabul
ettirmek için büyük çaba harcıyordu. Generalleriyle arasında çözülmesi gereken
sorunları parlamento dışında ve kamuya yansıtmadan çözüyor, parlamentodaki bir
konuşmasında şöyle diyordu.
“Benim
formülüm her alan için tektir.
İç
politika: savaşıyorum, dış politika: savaşıyorum.
Rusya
bize ihanet etti: savaşı sürdürüyorum.
Zavallı Romanya
teslim olmak zorunda: ben savaşı sürdürüyorum, sonuna kadar sürdüreceğim,
çünkü son, onların sonu olacak”.
Ancak, 1918 Mayısı’nda Fransız ordusu Almanlar karşısında
Chemin-des-Dames’da gerilemeye başladı. Alman orduları Paris’in 65 km yakınına
kadar ilerlediler. Clemenceau, meclisteki eleştirilere karşın Ferdinand Foch’un
Batı Cephesi Müttefik Orduları Komutanlığı’na getirilmesini sağladı.
Clemenceau, zamanın kendisinden yana olduğuna inanıyordu. ABD de kendi yanlarında
savaşa girmişti. 15-18 Temmuz 1918’de Alman saldırısı durdurulduğu gibi, Alman
orduları kıskaç içine alınmıştı. Ardından Fransız karşı saldırısıyla Almanlar’a
karşı ikinci bir Marne savaşı kazanıldı, ve I. Dünya Savaşı Fransa ile
müttefiklerinin zaferiyle sonuçlandı.
Georges
Clemenceau, 11 Kasım
1918’de mecliste ateşkes koşullarını okuyunca milletvekilleri “vatanın
kendisine minnettar olduğunu” bildirdiler. Şimdi sıra barışı kurmaya gelmişti.
Clemenceau 1871 yenilgisini hazmedememiş her Fransız gibi en önemli sorunun
Alsace-Lorraine’i geri aldıktan sonra Almanlar’a karşı ülkesini gerçekçi
önlemlerle güvenlik altına almak ve Almanya’nın intikamından korumak olduğuna
inanıyordu. Sömürgeciliğe karşı, ulusların kaderlerini belirleme hakkından
yanaydı, ama Çekoslovakya içinde Südet Almanları’nın durumunda olduğu gibi, bu
ilkenin devletlerin bütünlüğünü bozmasına da karşıydı. Saar ve Rhein
bölgesinin Alman olduğunun bilincindeydi ve Almanya’yı parçalamaktan yana
değildi.
Georges Clemenceau, ABD Başkanı Woodrow Wilson’dan farklı olarak demokrasinin evrenselliğine inanmıyordu. Kurulacak olan Milletler Cemiyeti’nin de Fransa’nın güvenliğini tehlikeye düşürücü boş hayallere dayandığı kanısındaydı. Doğu’da anti-Alman, anti-Bolşevik bir Polonya kurulmasını istiyordu. Clemenceau’ya göre Almanya’nın da federal bir sisteme bağlı kalması yararlı olacaktı. Bu düşünceleri yüzünden de sık sık Wilson ve Lloyd George’la çatışıyordu.
Georges Clemenceau, Maraşal Foch’un Rhein ırmağının sol kıyısını ilhak fikrine karşı çıkarak, burada bağımsız bir devlet kurulabileceğini, Belçika ve Fransa’yla bir gümrük birliğine de gidilebileceğini, bölgenin Milletler Cemiyeti’nin denetimi altına da konulabileceğini savunuyordu. Fransa’ya yapılan Anglo-Amerikan bağlaşma ve garanti paktı önerisi Fransa’nın Almanya karşısında duyduğu kuşkuyu hafifletecekti. Bu durumda Clemenceau, Rhein ırmağının sol kıyısının Almanya’dan ayrılarak bu topraklar üzerinde bağımsız bir Rhein devletinin kurulması projesinden vazgeçmeye razı oldu. Yine de Alman saldırısına karşı güvenlik önlemi olarak Rhein’in sol yakasının tümüyle ve sağ yakasında da 50 km genişliğindeki bir bölgenin askersizleştirilmesini ve bitimi daha sonra saptanacak olan uzunca bir süre, bölgenin Müttefiklerin denetimi altında kalmasını istedi. Bu süre de daha sonra 15 yıl olarak saptandı.
Ne var ki Clemenceau’nun Fransa’yı güvence altına almak için
tasarladıkları tam gerçekleşmedi. ABD’nin içe dönük bir politikaya dönmesi
sonucu, ABD ve İngiltere’nin Fransa’ya güvence vermelerini sağlamak amacıyla
hazırlanan ve 28 Haziran 1919’da imzalanan antlaşma ancak üç tarafın da
onayıyla geçerlilik kazanabileceği için yürürlüğe giremedi. Öte yandan Almanya
gizli olarak silahlanmaya başladığı gibi savaş tazminatını da tam ödemedi.
Barış antlaşmasının imzalanmasından sonra Clemenceau’nun
muhaliflerinden sağ kesim mecliste Vatikan’a karşı kayıtsız kalışına kızarken,
sol kesim de militarist eğilimlerinden kuşkulanıyordu. Clemenceau, 1920’deki
cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Deschanel karşısında azınlıkta kaldı ve
siyasetten çekildi.
Yaşamının geri kalan bölümünü seyahat ederek ve yazarak geçirdi.
81 yaşındayken ABD’ye gitti ve konuşmalar yaptı. 1918’de Fransız Akademisi’ne
seçilmiş olan Clemenceau’nun Demosthen” adlı yapıtı 1926’da yayımlandı; felsefi bir yapıt olan Au soir de la pensee (“Düşüncenin Akşamında”) ise 1927’de yayımlandı. Anılarını
yazarken öldü.
Georges Clemenceau Eserleri:
- La
melce sociale, 1895, (“Toplumsal Mücadele”); - Le
grand pan, 1896, (“Büyük Yüzey”); - Les
pim forts, 1898, (“En Güçlüler”); - Au
pied de Sinai, 1898, (“Sina’nın
Eteğinde”); - Au
fil des jours, 1900, (“Günler Boyunca”); - Demosthen, 1926, (“Demostenes”);
- Au
soir de la pensee,
1927, (“Düşüncenin
Akşamında”) - Crandeurs et miseres d’une
victoıre, (ö.s.), 1930, (“Bir Zaferin İhtişam ve Sefaleti”).
Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri
Ansiklopedisi, Cilt 26, Anadolu yayıncılık.
Yorumlar kapalı.