Georges Clemenceau Kimdir? Hayatı ve Eserleri

kihaes 12/16/2021 0

Georges Clemenceau Kimdir? Hayatı ve Eserleri: (1841-1929) Fransız devlet adamı. Ülkesinin I. Dünya Savaşı’ndan galip çıkmasında önemli rol oynamış; iki kez başba­kanlık yapmıştır. 28 Eylül 1841’de Vendee’de doğdu, 24 Kasım 1929’da Paris’te öldü. Lise öğrenimini Nantes’da tamamladıktan sonra, baba mesleği olan doktorluğu seçti ve Paris’te tıp öğrenimi gördü. Genç yaşta politikayla ilgilenmeye başladı, aileden gelen III. Napoleon’a karşı cumhuriyetçi muhalefet geleneğim daha da radikal bir biçimde sürdürdü. Tıp öğrenciliği sırasında cumhuriyetçi gençlerle birlikte Düşündüğün Gibi Davran adlı bir dernek kurdu, ayrıca Le Travail (Çalışma) adlı bir de dergi çıkarttı. Dergi kısa bir süre sonra kapatıldı, Clemenceau da tutuklandı. Ardından çıkardığı Le Matiri (Sabah) adlı gazetenin yayımı da yasaklandı. İngiltere ve ABD politikasıyla ilgilendi. 1865’te ABD’ye gitti, iç savaş sonrası izlenimlerini Le Temps gazetesinde yayımladı. 1869’da Paris’e döndü, 1870’te Montmartre’a belediye başkanı seçildi. 8 Şubat 1871’de de Millet Meclisi’ne girdi.

Komün sırasında, 18 Mart’ta ayaklanan askerle­rin General C. M. Lecompte
ile General Clement Thomas’ı öldürmelerine karşı koyduğu için Milli Muhafızlar
Merkez Komitesi’yle arası açıldı ve kaç­mak zorunda kaldı. Clemenceau,
katillerin yargılan­maları sırasında çeşitli tanıklarca, generallerin öldü­rülmelerini
önlememekle suçlandı, ancak yargıç önünde aklandı. 1876’da Paris’ten
milletvekili seçildi. Seçim programında, sıkıyönetimin kaldırılmasını, zo­runlu
ve laik ilköğretimi savundu. Paris Komünü’nden sonra dağılan sosyalistlerin
henüz meclise gire­mediği bir ortamda Clemenceau, soldaki küçük bir grubun
önderi durumuna geldi,

Cumhurbaşkanı seçilen kralcı Mareşal Mac-Mahon’un girişimiyle
1877’de mecliste çoğunluğu elinde tutan hükümetin istifasından sonra kurulan
yeni hükümetin güvenoyu alamaması sonucu ortaya çıkan 16 Mayıs Bunalımı’nda,
Clemenceau bir cumhuriyetçi olarak, parlamenter sistemi savundu ve Meclis çoğun­luğu
olmadan kurulan Broglie hükümetini eleştirdi. Öte yandan Cambetta ve Jules
Ferry hükümetlerinin düşürülmesinde de önemli rol oynadığından adı “kabine
düşürücü”ye çıktı. Clemenceau, J. Ferry’nin sömürgeci politikasına da karşıydı.
Bu politikanın Almanya’nın yararına olduğu kanısındaydı. Ona gö­re, Fransa’nın
tek amacı 1871 yenilgisinin öcünü almak ve Alsace-Lorraine’i ülkesine katmaktı.

Georges
Clemenceau, 1880’de
Parisli radikallerin yayın organı durumuna gelen Justice (Adalet) gazetesini
çıkartmaya başladı. 1885’te meclise Var milletvekili olarak girdi. Başlangıçta
General Boulanger’nin savaş bakanı olmasını sağladı ama daha sonra, generalin
hükümet darbesi hazırlıklarına karşı çıktı. İnsan Hakları Derneği’nin
kurucuları arasında yer aldı. Panama Kanalı skandalına, bu skandala neden olan
Cornelius Hertz’ın dostu olduğu için Clemenceau’nun da adı karıştırıldı. Bu
durum, Boulanger yandaş­larına Clemenceau’dan intikam alma olanağı sağladı.
1883 seçimlerinde başarısızlığa uğradı ve seçilemedi. 1897’de L’Aurore (Şafak) gazetesinde
başyazar oldu ve 12 Ocak 1898’de E. Zola’nın Dreyfus davasıyla ilgili ünlü
“J’accuse” (“Suçluyorum”) başlıklı
yazısını yayımladı. 1900’de haftalık Le Block’u çıkarmaya başladı. Ama kısa bir süre sonra editör olarak L’Aurore’i geri döndü.

Georges Clemenceau, 1902’de her türlü değişmeye ve gelişmeye karşı duran gerici bir kurum olarak gördü­ğü ve kaldırılmasını istediği senatoya seçildi. 1906’da içişleri bakanı oldu, aynı yıl başbakanlığa getirildi. Bağımsız sosyalist Viviani’yi hükümetine aldı ve onu yeni kurulan çalışma bakanlığının başına getirdi. Bu bakanlık, işçi haklarını koruyacak, sosyal adaleti sağlayacak olan çalışma saatlerinin sınırlanması, yaşlı­lık sigortasının konması gibi reformları gerçekleştire­cekti. Clemenceau, mecliste ezici bir çoğunluk oluş­turan sol blok tarafından da destekleniyordu. Ne var ki, Clemenceau bir iş kazasını kınamak amacıyla Pas-de-Calais maden işçilerinin başlattıkları grevi zor kullanarak kırmaya kalkınca, grevler tüm ülkeye yayıldı. Clemenceau sert önlemler alınca Güney’in bağcıları, öğretmenler ve memurlar ona karşı cephe aldılar. Sosyalistler bu kopmaların sonucunda Radikaller’den ayrıldılar. Clemenceau sağa yaklaşmak istemiyor, ama solun benimsediği politikayı da uygu­lamıyordu. Solun sözcüsü durumuna gelen sosyalist Jean Jaures’le de arası açılmıştı. 1909’da “Sarayın Dilsizleri” adım taktığı Radikaller tarafından başba­kanlıktan düşürüldü.

Muhalefete geçen Clemenceau, iki yıl sonra yeniden senatoya
seçilince, dışişleri ve savaş komis­yonlarında görev aldı. Böylece hem dış
politikayı hem de Fransa ve Almanya’nın silahlanmasını yakından izlemek
fırsatını buldu. Clemenceau’nun bütün kor­kusu Fransa’nın bu kez de hazırlıksız
yakalanmasıydı. Bu konulardaki görüşlerim kamuya duyurabilmek için Mayıs
1913’te L’Homme
Libre
(Özgür İnsan) adlı yeni bir gazete
çıkardı. Silahlanma ve ordu disiplini konularında ödün vermeyen sert bir çizgi
izledi.

Bu gazete I. Dünya Savaşı’nda görevini yerine getirmeyenleri, yetersiz kalan silah üretimini, iyi yönetilmeyen sağlık örgütünü sert bir biçimde eleştir­diği için sık sık sansüre uğradı. Eylül 1914’te de kapatıldı. Georges Clemenceau, iki gün sonra bu kez L’Hom­me Enchaine (Zincirli insan) gazetesini yayımlamaya başladı. Georges Clemenceau bir yandan, sansürle mücadele ederken, öbür yandan, senatoda da dile getirdiği gibi, daha çok silah, daha çok asker sağlanması, her alanda iyi örgütlenilmesi gerektiğini savunuyordu. Anarşist­leri, ihtilalcileri, savaşa karşı olanları, bozguncuları ve onları gerektiği gibi izleyip adalete teslim etmeyen içişleri Bakanı Malvy’yi sürekli olarak eleştiriyordu.

1917’ye kadar iktidara gelen bütün hükümetleri eleştiren Georges Clemenceau, 16 Kasım 1917’de Cumhurbaş­kanı Raymond Poincare tarafından hükümeti kur­makla görevlendirildi. Georges Clemenceau savaş bakanlığını da üzerine aldı ve programını “savaş yapıyorum” sözüyle özetledi. Sağ da sol da Clemenceau’dan çekiniyordu.. Solculara bir kral, sağcılaraysa Fransız Devrimi’nin ünlü kamu esenliği komitesi çağrışımı yaptırıyordu. Ayrıca Sosyalist Parti onu grev kırıcı olarak nitelendirmekteydi.

Georges
Clemenceau,
başbakanlığı sırasında içte ve cep­hede sert önlemler aldı, 1917 başında çıkan
grevlere karşı yeteri kadar enerjik davranamadığı için eski İçişleri Bakam
Malvy’i mahkemeye verdi. Malvy, hizmet kusurundan dolayı beş yıl sürgün
cezasına çarptırıldı. Ayrıca Almanlar’la ilişki kurduğu suçla­masıyla eski
bakanlardan Caillaux’nun hapsedilmesi­ne neden oldu.

Georges
Clemenceau kendisini
eleştirmeye kalkanları bozguncu sayıyor, Fransa’nın, zaferi, yarım önlem­lerle
kazanamayacağını savunuyordu. Basın kendisine “kaplan” adını takmıştı. Clemenceau,
sık sık cepheye giderek askerin moralini yüksek tutmaya çalışıyordu.

Ayrıca Batı cephesinde dövüşen askerlerin tek komu­tanlığa
bağlanmasını, bu göreve de Mareşal Ferdinand Foch’un getirilmesini kabul
ettirmek için büyük çaba harcıyordu. Generalleriyle arasında çözülmesi gere­ken
sorunları parlamento dışında ve kamuya yansıt­madan çözüyor, parlamentodaki bir
konuşmasında şöyle diyordu.

“Benim
formülüm her alan için tektir.

İç
politika: savaşıyorum, dış politika: savaşıyorum.

Rusya
bize ihanet etti: savaşı sürdürüyorum.

Zavallı Romanya
teslim olmak zorunda: ben savaşı sürdürü­yorum, sonuna kadar sürdüreceğim,
çünkü son, onların sonu olacak”.

Ancak, 1918 Mayısı’nda Fransız ordusu Alman­lar karşısında
Chemin-des-Dames’da gerilemeye baş­ladı. Alman orduları Paris’in 65 km yakınına
kadar ilerlediler. Clemenceau, meclisteki eleştirilere karşın Ferdinand Foch’un
Batı Cephesi Müttefik Orduları Komutanlığı’na getirilmesini sağladı.
Clemenceau, zamanın kendisinden yana olduğuna inanıyordu. ABD de kendi yanlarında
savaşa girmişti. 15-18 Temmuz 1918’de Alman saldırısı durdurulduğu gibi, Alman
orduları kıskaç içine alınmıştı. Ardından Fransız karşı saldırısıyla Almanlar’a
karşı ikinci bir Marne savaşı kazanıldı, ve I. Dünya Savaşı Fransa ile
müttefiklerinin zaferiyle sonuçlandı.

Georges
Clemenceau, 11 Kasım
1918’de mecliste ateşkes koşullarını okuyunca milletvekilleri “vatanın
kendisine minnettar olduğunu” bildirdiler. Şimdi sıra barışı kurmaya gelmişti.
Clemenceau 1871 yenilgisini hazmedememiş her Fransız gibi en önemli sorunun
Alsace-Lorraine’i geri aldıktan sonra Almanlar’a karşı ülkesini gerçekçi
önlemlerle güvenlik altına almak ve Almanya’nın intikamından korumak olduğuna
inanı­yordu. Sömürgeciliğe karşı, ulusların kaderlerini be­lirleme hakkından
yanaydı, ama Çekoslovakya içinde Südet Almanları’nın durumunda olduğu gibi, bu
ilkenin devletlerin bütünlüğünü bozmasına da karşıy­dı. Saar ve Rhein
bölgesinin Alman olduğunun bilincindeydi ve Almanya’yı parçalamaktan yana
değildi.

Georges Clemenceau, ABD Başkanı Woodrow Wilson’dan farklı olarak demokrasinin evrenselliğine inan­mıyordu. Kurulacak olan Milletler Cemiyeti’nin de Fransa’nın güvenliğini tehlikeye düşürücü boş hayal­lere dayandığı kanısındaydı. Doğu’da anti-Alman, anti-Bolşevik bir Polonya kurulmasını istiyordu. Clemenceau’ya göre Almanya’nın da federal bir sisteme bağlı kalması yararlı olacaktı. Bu düşünceleri yüzünden de sık sık Wilson ve Lloyd George’la çatışıyordu.

Georges Clemenceau, Maraşal Foch’un Rhein ırmağının sol kıyısını ilhak fikrine karşı çıkarak, burada bağım­sız bir devlet kurulabileceğini, Belçika ve Fransa’yla bir gümrük birliğine de gidilebileceğini, bölgenin Milletler Cemiyeti’nin denetimi altına da konulabile­ceğini savunuyordu. Fransa’ya yapılan Anglo-Ameri­kan bağlaşma ve garanti paktı önerisi Fransa’nın Almanya karşısında duyduğu kuşkuyu hafifletecekti. Bu durumda Clemenceau, Rhein ırmağının sol kıyısı­nın Almanya’dan ayrılarak bu topraklar üzerinde ba­ğımsız bir Rhein devletinin kurulması projesinden vazgeçmeye razı oldu. Yine de Alman saldırısına karşı güvenlik önlemi olarak Rhein’in sol yakasının tümüy­le ve sağ yakasında da 50 km genişliğindeki bir bölgenin askersizleştirilmesini ve bitimi daha sonra saptanacak olan uzunca bir süre, bölgenin Müttefik­lerin denetimi altında kalmasını istedi. Bu süre de daha sonra 15 yıl olarak saptandı.

Ne var ki Clemenceau’nun Fransa’yı güvence altına almak için
tasarladıkları tam gerçekleşmedi. ABD’nin içe dönük bir politikaya dönmesi
sonucu, ABD ve İngiltere’nin Fransa’ya güvence vermelerini sağlamak amacıyla
hazırlanan ve 28 Haziran 1919’da imzalanan antlaşma ancak üç tarafın da
onayıyla geçerlilik kazanabileceği için yürürlüğe giremedi. Öte yandan Almanya
gizli olarak silahlanmaya başladığı gibi savaş tazminatını da tam ödemedi.

Barış antlaşmasının imzalanmasından sonra Cle­menceau’nun
muhaliflerinden sağ kesim mecliste Vatikan’a karşı kayıtsız kalışına kızarken,
sol kesim de militarist eğilimlerinden kuşkulanıyordu. Clemence­au, 1920’deki
cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Deschanel karşısında azınlıkta kaldı ve
siyasetten çekildi.

Yaşamının geri kalan bölümünü seyahat ederek ve yazarak geçirdi.
81 yaşındayken ABD’ye gitti ve konuşmalar yaptı. 1918’de Fransız Akademisi’ne
seçilmiş olan Clemenceau’nun Demosthen” adlı yapıtı 1926’da yayımlandı; felsefi bir yapıt olan Au soir de la pensee (“Düşüncenin Akşamında”) ise 1927’de yayımlandı. Anılarını
yazarken öldü.

Georges Clemenceau Eserleri:

  1. La
    melce sociale, 1895, (“Toplum­sal Mücadele”);
  2. Le
    grand pan, 1896, (“Büyük Yüzey”);
  3. Les
    pim forts, 1898, (“En Güçlüler”);
  4. Au
    pied de Sinai, 1898, (“Sina’nın
    Eteğinde
    ”);
  5. Au
    fil des jours, 1900, (“Günler Boyunca”);
  6. Demosthen, 1926, (“Demostenes”);
  7. Au
    soir de la pensee,
    1927, (“Düşüncenin
    Akşamın­da
    ”)
  8. Crandeurs et miseres d’une
    victoıre, (ö.s.), 1930, (“Bir Zaferin İhtişam ve Sefaleti”).

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri
Ansiklopedisi, Cilt 26, Anadolu yayıncılık.

Yorumlar kapalı.