Cem Sultan kimdir? Hayatı: (1459-1495) Osmanlı şehzadesi. Taht için II. Bayezid’le mücadele etmiş ve bu yüzden Batı’ya sığınan ilk ve tek Osmanlı şehzadesi olmuştur. 27 Aralık 1459’da Edirne’de doğdu, 24 Şubat İ495’te Napoli’de öldü. II. Mehmed’in [ Fatih ]oğlu- dur. Annesi Çiçek Hatun’dur. Cem Sultan on yaşına kadar sarayda sıkı bir disiplin altında eğitildi. 1469’da kalabalık bir öğretim kadrosu ile Kastamonu Sancak Beyliği’ne gönderildi. 1473’te, Doğu seferine çıkan babasına vekillik etmek üzere İstanbul’a geldi. II. Mehmed’in Anadolu’da Uzun Hasan’a yenik düştüğü dedikodusuna kanarak padişah lığını ilan etme düşüncesine kapıldı. Otlukbeli zaferini kazanarak İstanbul’a dönen II. Mehmed bu girişim nedeniyle oğlunun aklım çelenleri cezalandırdı. Cem’i de, 1474’te ölen büyük oğlu Mustafa’nın yerine Karaman (Konya) valiliğine atadı.
Genç şehzade, sekiz yıl süren Konya valiliğinde, yeteneği ve yanındaki seçkin kadro sayesinde mükemmel Farsça öğrendi. Müzikten coğrafyaya kadar her dalda başarısını kanıtlarken, ağabeyi Bayezid’in Amasya Sarayı’ndaki yaşayışım andıran eğlenceli bir gençlik dönemi geçirdi. Felsefeyi seviyor, Türkler’in tarihini inceliyor, Iran tarihine merakından kendisine Cem adını koyan babasına nazire olarak ilk çocuğuna Oğuz adını veriyor, buna karşılık Farsça’dan çevirdiği eserleri babasına göndererek Iran kültürüne de vakıf olduğunu gösteriyordu. Konya halkı. ısındığı ve bağlandığı Cem’e geleceğin sultanı gözüyle bakıyordu. II. Mehmed de umudunu Cem’e bağlamıştı. Ancak bu konuda hiçbir önlem alamadan ölmesi, iki oğlunun taht yüzünden bir ölüm kalım savaşımına girmelerine neden oldu. 2. Mehmed’in ölümünü gizleyerek Bayezid’e ve Cem’e haberler uçuran Cem yanlısı Sadrazam Karamam Mehmed Paşa, onun hiç değilse bir hafta önce İstanbul’a gelebileceğini hesaplamıştı. Ancak, Konya’ya gönderilen ulağın, Bayezid yanlısı Anadolu Beylerbeyi Sinan Paşa’nın tuzağına düşmesi planı bozdu. Bayezid, hızlı bir yürüyüşle İstanbul’a gelerek tahta oturdu.
Bunun üzerine Cem, kendince önemli bazı gerekçelerle tahtta hak iddiasına kalkıştı: Eski Türk töresinde ölen hakanın yerini küçük oğlu alıyordu. Selçuklular, ilk Osmanlı beyleri bu kurala uymuşlardı. Fatih ise, ünlü kanunnamesinin “Şehzadelere yazılacak hükümler” bölümünde örneği “Vâris-i mülk-i Süleymânî oğlum Cem…” olarak vermiş ve onun veliahtlığını ima etmişti. Aynı kanunnamenin, tahta çıkanın, devlet düzeni gereği kardeşlerini öldürtmesine izin vermesi de söz konusu olunca ayaklanma kaçınılmaz oldu.
Cem, Konya’da topladığı kuvvetle 28 Mayıs 1481’de Bursa’yı ele geçirerek sultanlığını ilan etti, adına hutbe okuttu, para bastırdı. On sekiz gün sürecek bu saltanat ona bütün Osmanlı şehzadelerinden farklı olarak sultan unvanını kazandırdı. Bursa’ dan ağabeyine elçi göndererek ülkenin aralarında paylaşılmasını önerdi. Devletin bütünlüğünü koruma görevini yüklendiğini bildiren Bayezid, harekete geçerek 20 Haziran günü Cem’in ordusunu Yenişehir ovasında yendi.
Yenik, yaralı ve bitkin Konya’ya dönen Cem, Memluklar’a sığınmak amacıyla 28 Haziran 1481’de yola çıktı. 25 Ağustos’ta Kahire’de Sultan Kayıtbay tarafından törenle karşılandı. Buradan ağabeyine yeniden bir mektup yazarak uzlaşma yollan aradı. Bayezid, hükümdarlık emelinden vazgeçerse her yıl bir milyon akçe ödenek göndereceğini bildirdiyse de Cem buna yanaşmadı ve hacca gitti. Dönüşünde Anadolu’daki yandaşlarının kışkırtmalarıyla ve Memluk Sultanından da yardım alarak şansını bir daha denedi. Ankara’ya kadar ilerlediyse de Bayezid’in harekete geçtiğini öğrenince geri çekildi. Taşili’nde dağlara sığındı. Sultan Bayezid’in Kudüs’te oturması önerisini de kabul etmeyerek kendisine bağımsız bir bölge verilmesinde diretti. Karamanoğulları Beyi Kasım’a kanarak Rumeli’ne geçmek düşüncesini benimsedi. Bunun için, 18 Temmuz 1482’de Anamur açıklarında St. Jeanne şövalyelerinin bir gemisine binerek Rodos’a hareket etti.
Şövalyelerin başı Pierre d’Aubusson, gerçi kendisini bir hükümdar gibi karşıladı ama, artık o, Hıristiyan dünyasının “çok değerli tutsağı”ydı. Nitekim d’Aubusson, papaya ve krallara; “Cem’den yararlanıp İslamlar’a karşı harekete geçilebileceğini” bildirmekte gecikmedi. Bu değerli tutsağı sürekli Rodos’ta tutamayacağından 1 Eylül 1482’de Fransa’ya Nis’e (Nice) gönderdi. Keşifler, Rönesans ve Reform çalkantılarıyla yeni bir çağa girmekte olan Avrupa’nın kucağına düşen “Fatih’in oğlu”, “Müslüman ve muzaffer Türk – ler’e karşı” gerçekten değerli bir kozdu. Cem bu pahalı varlığının yanı sıra, romantik kişiliği, kültürü ve serüvenleriyle de Batı’nın ilgisini çekmeye başladı.
Avrupa’daki veba salgını ve her an kaçırılma korkusu yüzünden, şövalyeler onu kent kent gezdirmek zorunda kaldılar: Önce Savoie Dukalığı’nın merkezi Chambery’ye, sonra Rumilly’ye, oradan Dauphine’deki Le Pouet Şatosu’na götürüldü. Cem, bu şatoda, Phillppine Helene’e âşık oldu. Fakat buradan da alınarak iki yıl kalacağı Boislamy’ye götürüldü.
O, şato şato gezdirilirken Avrupa diplomasisi yoğun pazarlıklarla uğraşıyordu. Papa, Napoli kralı Ferrand, Macar Kralı Korvin Matyas, şehzadeyi elde etmek için uğraşırlarken, d’Aubusson da, İL Bayezid’ den “Cem’in masrafları ve korunması” gerekçesiyle para alıyordu. Öte vandan bir kaçma girişimi üzerine şövalyeler Cem Sultan’ı Bourgancuf Şatosu’na eklenen yedi katlı özel bir kuleye hapsettiler.
Yıllarca süren pazarlıklar 1489’da sonuca ulaşabildi: Şövalyelerin başkanı, papadan birtakım kazançlar elde ettikten sonra, Cem’in İtalya’ya gitmesine razı oldu. Cem Sultan, hem tantanalı hem tehlikeli bir yolculuktan sonra Roma’ya geldi. Papa’nın muhteşem tören salonuna girerken teşrifatçıların üstelemelerine karşın kavuğunu çıkarmadı, diz çökmedi. Vakur adımlarla VIII. Innocentius’a yaklaştı ve omuzlarından öptü.Papa’ya yedi yıldır çektiği acıları anlattı ve Mısır’a gitmek için izin istedi. Papa, Macar kralının Osmanlılar’a karşı bir sefer hazırladığını, kendisini Rumeli sınırlarında bulundurmak istediğini, eğer Hıristiyan olursa Osmanlı tahtını ele geçirmesi için her şeyin yapılacağını söyleyince Cem Sultan, bu öneriyi kesinlikle reddetti.
Cem Sultan, İtalya’da altı yıl kaldı. 1492’de papa olan VI. Alexander Borgia, kendisiyle ilgili daha haince hesaplar kurdu. II. Bayezid’den kardeşi için her yıl 40.000 düka altını göndermesini ya da öldürülmesini arzu ediyorsa 300.000 düka vermesini istedi. Ancak, papa planlarını gerçekleştiremeden, Cem’i yanma alarak Kudüs’e bir sefer düzenlemeyi tasarlayan Fransa Kralı VIII. Charles İtalya’ya girdi. Cem Sultan’m belki de öldürülmek üzere olduğunu öğrenince Roma’ya gitti, uzun görüşmelerden sonra tutsağı teslim aldı. İki gün sonra Fransız ordusuyla Roma’dan ayrılan Cem, yolda hastalandı. Kralla kentten kente giderken durumu sürekli ağırlaşıyordu. Napoli’ye sedye ile getirildi ve orada öldü. Tahnit edilen cesedi, daha beş yıl pazarlık konusu yapılarak oradan oraya gezdirildi ve ancak 1499’da Bursa’ya getirilerek Şehzadeler Türbesi’ne gömüldü.
Cem’in küçük oğlu Murad, 1517’de Mısır’ın I. Selim [ Yavuz ] tarafından alınması üzerine babası gibi Rodos’a sığınmış ve bu adanın 1521’de I. Süleyman [ kanuni ] tarafından ele geçirilmesinden sonra idam edilmiştir.
Batı edebiyatında Zizimi adıyla çeşitli eserlere konu olan Cem’in, Osmanlı divan edebiyatında da önemli yeri vardır. Türkçe’nin şiirsel anlatıma yeterince yatkın savılmadığı bir çağda yaşadığından, dilini sevmesine rağmen, en güzel eserlerini ve mektuplarını Farsça yazmıştır. Şiirleri çoğunlukla liriktir. Türkçe ve Farsça Divan ı vardır. Ayrıca Selman-ı Sâveci’nin Cemşıd ü Hurşid mesnevisini babası adına Türkçe’ye çevirmiştir. Hurşid ü Ferabşad adlı mesnevisi için Edirneli Sehi Bey “nazmı akıcı, anlatımı nefis” bir eserdir der. Gurbet ve vatan temalarını Türk edebiyatında ilk işleyen şairlerdendir.
Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Cilt 24, Anadolu yayıncılık.
Yorumlar kapalı.