Camillo Cavour kimdir? Hayatı ve Eserleri

kihaes 12/05/2021 0

Camillo Cavour kimdir? Hayatı ve Eserleri: (1810-1861) İtalyan devlet adamı. İtalyan Birliği’nin kurulmasında başrolü oynamıştır. 10 Ağustos 1810’da Torino’da doğdu, 6 Haziran 1861’de aynı kentte öldü. 10 yaşındayken Torino Askeri Akademisi’ne girdi, (826’da istihkâm asteğmeni olarak mezun oldu. Önce Ventimille’ye, sonra Exilles’e, oradan da 1830’da Cenova’ya atandı. Cavour, Cenova’dayken, Fransa’da 1830 Devrimi sonucunda Louis Philippe’ın anayasalı monarşinin başına getirilişini coşkuyla karşıladı. Fransa’da Restorasyon Dönemi’nden sonra 1830 Devrimi’nin gerçekleşmesi, onda insanlığın sürekli, daha ileri ve yeni amaçlara yöneldiği inancını güçlendirdi. İtalya için amaç Avusturya boyunduruğundan kurtularak birliğin sağlanmasıvaı. Bu dönemde Jacoben fikirler edinen ve görüşlerini dile getirmekten çekinmeyen Camillo Cavour, askeri otoriteleri rahatsız etmeye başladı. Onun Carbonari Derneği üyesi olduğu söylentileri de çıkınca, kuzeyde Bard kalesine atandı. Oradaki yalnızlığı siyasal sorunlara olan ilgisinin bilincine varmasına yardımcı oldu ve askerlikten ayrılmayı düşünmesine yol açtı. Nitekim 1831’de ordudan ayrıldı.

Kral Alberto Carlo’nun (Charles Albert) yönettiği Piyemonte’de Camillo Cavour gibi düşünen bir kişinin politika yapması olanaksızdı. Bu yüzden Cavour, Leri’deki topraklarına çekildi. Burada bir yandan modern tarımcılık yaparak, Torino Bankası’nın kuruluşuna katılarak iş yaşamıyla ilgilenirken, öte yandan kendisini yetiştirmeye önem verdi. Bu arada F’ransa ve İngiltere’ye geziler yaptı. Eğitiminde onu en fazla etkileyen İngiliz Klasik İktisat Okulu’nun liberalizmi ve Fransız Avdınlanma Felsefesi’dir. Ayrıca, annesinin isviçreli ve Calvinci oluşu, soylu bir ailenin küçük oğlu olan Kont Cavour’un liberal ve kilise karşıtı tutumunun kaynağı olarak gösterilir.

1826 ve 1833’te bir süre Cenevre’de kaldı. Cenevre’nin Protestan havası yanında, yüzyılın en radikal düşüncesini dile getirdiğine inandığı Rousseau’nunda Camillo Cavour üzerinde büyük etkisi oldu, 1833’te bir makalesinde, onun kadar insan onurunu yüceltmeye çalışmış başka bir kimseye rastlamadığını belirtmektedir. Burjuvazinin geliştiği ülkelerin gerçekleştirdiklerine hayrandı. Öte yandan, Fransız usçuluğunun yanında Ingiliz deneyciliğinden de etkilendi.

Camillo Cavour, 1835’te artık olgunlaştığını, radikal Jacobinizm’i bırakarak, toparlayıcı, uzlaştırıcı bir politika benimsediğini yazmaktadır. Ona göre bu politika aklın doğru bildiği gerçekleri, günün koşulları içinde gerçekleştirebilmek, parti gürültülerine ve anarşik tutkulara değer vermemektir. 1845’te yazdığı bir makalede, İngiltere’de başarıyla uygulanışından esinlenerek, serbest ticaretten yana olduğunu açıklıyordu. Cavour 1844’ten, 1847’ye kadar tarım, ticaret ve sanayileşme konularında çeşitli makale ve denemeler yazdı. 1842’de Torino’da kurduğu Tarım Derneği, sadece Piyemonteliler’e değil, katılmak isteyen bütün İtalyanlar’a açıktı, böylece dernek siyasal bir nitelik de kazandı. Cavour’a siyasete atılma fırsatını 1848 Devrimi sağladı. Kralın daha önce basın yasasını yumuşatmasından yararlanan Cavour, 1847’de bir gazete çıkarmaya başladı. Il Risorgimento (Yeniden Doğuş) adlı bu gazetede liberal reformlar etrafında birleşen prenslerin ve halkların Italyan Birliği’ni sağlayacakları görüşü savunuluyordu.

1848 Devrimi özellikle Fransa’da bir işçi hareketine dönüşmesine karşın, öbür Avrupa ülkelerindeki ayaklanmalar, burjuva ve milli birlikçi nitelikteydi. İtalya’dakinin de amacı milli birliği kurmaktı. Milli birlik ancak Avusturya’ya karşı savaşılarak kazanıla- bilirdi. Avusturya’da 1848’de ayaklanmalar başlayınca Metternich, hükümetten çekildiği gibi ülkeden de kaçtı. Bu, İtalvanlar’ı umutlandıran bir olaydı. İtalya’ da milli birlik düşüncesi 1815’ten beri gizli Carbonari Derneği tarafından savunulmakta, ancak birliğin sağlanması bakımından çeşitli görüşler ileri sürülmekteydi. Milliyetler ilkesinin savunucusu Mazzini, merkezi Roma olan bir İtalyan Cumhuriveti’ni savunurken başına papanın getirileceği bir Federal İtalya ve Piyemonte Kralı’nın etrafında toplanan meşrutiyetçi bir krallık seçenekleri de tartışılıyordu.

Piyemonte, Avusturya’da çıkan karışıklıklardan yararlanarak iki kez Avusturya’yla savaşarak birliği sağlamayı denedi, ama ikisinde de, Custazzo ve Novaro savaşlarında yenildi. Napoli kralı ve papa başlangıçta halkın baskısıyla Piyemonte’ye yapmak zorunda kaldıkları yardımı durdurunca, Papa’nın yönettiği bölgede çıkan ayaklanma sonucu cumhuriyet ilan edildi.Napoli halkı da ayaklandı.Toscana’daki ayaklanma sonucunda da cumhuriyet ilan edildiyse de, Piyemonte, Novaro’da Avusturya’ya yenilince, İtalya’da durum eskiye döndü. Böylece Italyan Birliği’nin ancak Avusturya’nın yenilgisiyle gerçekleşebileceği, bunun da dışarıdan yardım gerektireceği anlaşılmış oluyordu.

İtalyan prenslerinin bir araya gelmesini, Italyan Birliği davasına Avrupa devletlerinin yakınlık duymasını ve İtalyan halkının birlikten yana ağırlığını koymasını sağlamak için, Cavour’un önerdiği toparlayıcı ve uzlaştırıcı program, ılımlılara fazla cesur, demokratlara da fazla tutucu geliyordu. Camillo Cavour yeni anayasaya göre yapılan Nisan 1848 seçimlerini kaza- namadıysa da Haziran’da yapılan seçimlerde parlamentoya girdi. 185C’de Azeglio hükümetinde tarım, sanayi ve ticaret bakanı oldu. Devletin modernleştirilmesi ve kilise mahkemelerinin ve kiliselere tanınan sığınma hakkının kaldırılması için çaba harcadı. 19 Nisan 1851’de maliye bakanlığına getirildi.

Bu sırada Fransa’da III.Napoleon’un Aralık 1851 ’de gerçekleştirdiği hükümet darbesi, Avrupa’da demokratik ve radikal akımların yenilgisi olarak değerlendiriliyordu. Buna karşı Başbakan Azeglio’nun gerici tutumunu önlemek amacıyla Cavour,

Şubat 1852’de merkez sağ ile Urbain Rattazzi’nin yönettiği merkez solun anlaşmalarını sağladı. Bu ittifak, burjuvazinin siyasi ağırlığının artmasına yol açtı. Cavour’un, başbakandan ve bakan arkadaşlarından gizli olarak, büyük bir ustalıkla gerçekleştirdiği bu uzlaşma, ona başbakanlık yolunu açmış oldu.

Böylece Camillo Cavour, 1852’de 42 yaşında, Piyemonte tahtına yeni çıkan 2. Vittorio Emanuele’in başbakanı oluyordu. Cavour’a göre İtalyan Birliği’ni gerçekleştirmekte, Piyemonte başrolü oynamalıydı. Bunu sağlamak içinse İtalya’daki öbür devletlerle şu ya da bu biçimde ilişki kurulması gerekiyordu. İtalya’da, kuzeyde, Piyemonte Krallığı ve Avusturya’nın yerleşmiş olduğu Lombardiya ve Veneto bölgesinden başka, Orta İtalya’da Parma, Modena, Toscana prenslikleri ve Papalık Devletleri, güneyde de iki Sicilya Krallığı bulunuyordu.

Öte yandan, Cavour’a göre, Italyan Birliğini gerçekleştirmek için dış yardıma da gereksinim vardı. Cavour işe Piyemonte’yi kalkındırmak ve güçlendirmekle başladı. Burjuvaziye yeni olanaklar sağlayarak ticaretin gelişmesine çalıştı, demiryolları yapımına önem verdi. Tarım ve maliye alanlarında reformlar yaptı. Devletin gelirini artırdı. Piyemonte’yi olanakları ölçüsünde güçlü bir devlet durumuna getirdi. Katolik örgütler çıkarları gereği İtalyan Birliği’ne karşıydılar. Bu nedenle Cavour, Cizvitler’i ülkeden kovdu, birçok manastır kapatıldı.

Başbakan Camillo Cavour maliye ve dış politikayı kendi uzmanlık alanı sayıyor ve doğrudan kendisi yönetiyordu. Dış politikada ilk gösterisi 1835’te Milano’da, Mazzini yandaşlarının başkaldırısından sonra Avusturya’nın, Piyemonte uyruğuna geçmiş bazı Lombardiyalılar’ın mallarına el konulmasına karşı, Avusturya’yla diplomatik ilişkilerini kesmesidir.

Dış politikada attığı ikinci önemli adım kralın ve kendi hükümetinin karşı koymasını hiçe sayarak Piyemonte’nin Kırım Savaşı’na katılmasını sağlamak olmuştur. Anayasalı liberal bir monarşiyle yönetilmekte olan Piyemonte, Avrupa’da sesini duyurmak, kendine yandaş sağlamak zorundaydı. O güne kadar yakıtı ilişki içinde olduğu iki devlet vardı: Avusturya ve Fransa. Ancak Italyan Birliği’r.in sağlanması Avusturya’nın Orta İtalya’daki etkisinin önlenmesi ve Kuzey İtalya’daki topraklardan çekilmesiyle, bunun gerçekleşmesiyse Fransa’nın desteğiyle mümkündü. Kaldı ki Kırım Savaşı’na katılırsa İngiltere’nin de sempatisi kazanılır, asıl önemlisi, savaş başarıyla sonuçlanırsa, savaştan sonra toplanacak olan kongre veya konferansta İtalyan Birliği davası dile getirilebilirdi. Cavour, içerdeki karşı koymaların üstesinden gelerek, Ocak î855’te Rusya’ya karşı İngiltere-Fransa ittifakına girdi.

Piyemonte Kırım Savaşı’na General Marmora komutasında 15.000 kişilik bir birlik yolladı. Ne var ki Piyemonte birliği savaşa katılmadan, savaş sona erdi. Ülkede pek çok kişi boşuna gayret ve masrafı eleştirdi. Cavour savaştan sonra Paris’te toplanan kongrede ödül olarak Parma ya da Madena’nın topraklarına katılmasına göz yumulacağını sanıyordu. Ama yalnızca Piyemonte’nin İtalya’nın önderi olduğu kabul edildi. İngiltere Dışişleri Bakanı Clarendon, papanın ve iki Sicilya Kralı 2. Ferdinand’ın otoriter yönetimini kınadı. Avusturya’nın İtalya’da neden olduğu durumu eleştiren Clarendon’a, Fransız Dışişleri Bakanı Kont Walevski de katıldı. Sonuçta, Cavour’un istediği gerçekleşti. Avusturya Avrupa’da yalnız bir devlet durumuna düştü.

Cavour’un Paris Kongresi’ne katılması, orada İtalya’nın süregelen statüsünün büyük devletler tarafından eleştirilmesi, özellikle III. Napoleon’un Italyan Birliği’ne sempati göstermesi ve Paris Kongresi’nde Cavour’a barışın uzun sürmeyeceğini sandığını belirtmesi İtalya’da yurtseverlerin Piyemonte etrafında toplanıp Cavour’u desteklemelerini sağladı. Şimdi yapılması gereken Fransa’nın desteğini sağlamaktı.

Fransa’da iktidarda olan lII. Napoleon, Katoliklik’i ve milliyetler ilkesini, dış politikasının temeli olarak belirtmeye özen gösteriyordu. Zaman zaman Latin devletleri arasında birlik kurma düşüncesi kafasını kurcalıyor, ayrıca İtalya’ya özel bir sempati besliyordu. Gençliğini İtalya’da geçirmiş, ihtilalci- milliyetçi bir dernek olan Carbonari Derneği’ne girmiş, bu yöndeki eylemlere karışmıştı. İtalya için bir şeyler yapmak istediğini etrafındakilere birçok kez açıklamıştı. Bu özellikleri ve genel tutumu, Cavour’ un amacına ulaşabilmesi için III.Napoleon’u yanına çekmesini kolaylaştırıyordu. Ne var ki doğal görünen bu ittifak, çeşitli olayların araya girmesinden sonra ve oldukça zor gerçekleşebildi.

Öte yandan Cavour’un amacı bütün Avrupa’yı Avusturya’ya karşı kullanmaktı. İngiltere’nin bu isteğe uymayacağım anlayınca, IlI.Napoleon’la ilişki kurmanın yollarını aradı. Sonunda 21-22 Temmuz 1858’de Fransa’da IIl. Napoleon’la buluştu. Yapılan görüşmelerde kurulacak bir ittifakın temelleri atılmaya çalışıldı, iki taraf Avusturya’ya karşı bir askeri ittifak projesi üzerinde anlaşmaya vardılar. İtalya’yı Kuzey İtalya Krallığı, Orta İtalya Krallığı, Roma’ya bağlı Papa Devletleri ve İki Sicilya (Napoli) Krallığı olmak üzere dört devlet içinde toplamayı tasarladılar. Daha doğrusu III.Napoleon’un tasarısına o günkü koşullar içinde Cavour boyun eğmek zorunluluğunu duydu. Bu devletler papanın başkanlığında bir konfederasyon meydana getireceklerdi. Kararlaştırılan başka bir husus da sağlanacak destek karşılığında Nice ve Savore’nin Fransa’ya bırakılmasıydı.

Bu görüşmeler sırasında lII.Napoleon fazla ödün vermemeye, Ingiltere’yi kızdıracak taahhütler altına girmemeye çalıştı. Camillo Cavour ise, Nice sorununda olumlu yanıt verirken zorlandı.

26 Ocak 1859’da Plombieres’de bir antlaşma imzalandı. Ne var ki ittifakın gerçekleşmesinden sonra taraflar Avusturya’ya karşı farklı davranışlarını sürdürdüler. lII. Napoleon, Avusturya’yla savaş çıkmasını önlemeye çalışırken, Camillo Cavour savaş çıkmasını hızlandırmak için çaba gösterdi. Fransız kamuoyu barıştan yanaydı, Katolikler ise İtalya’daki statünün bozulmamasını istiyorlardı. Yüksek rütbeli Fransız subayları da Piyomenteli meslektaşlarıyla yaptıkları çeşitli görüşmelerden sonra savaşa karşı bir tutum içine girdiler.

Camillo Cavour ise, bir yandan askeri hazırlıklara hız verirken, öte yandan Avusturya’nın işgali altındaki bölgelerde başkaldırı kışkırtıcılığı yapıyor, Macar milliyetçileriyle ilişkiler kuruyordu. Savaşa girmekten kaçman lII.Napoleon sonunda Ingiltere’nin de baskısıyla sorunun bir milletlerarası kongrede görüşülmesi düşüncesine yanaştı. Camillo Cavour Piyemonte’nin tek başına Avusturya’yı İtalya’dan kovmaya gücünün yetmeyeceğini bildiğinden çaresizlik içindeydi. Sonunda Cavour’un isteksizce kabul etmek zorunda kaldığı bu durumdan onu kurtaran düşmanı Avusturya imparatoru Franz Joseph oldu. Peşinden bütün Alman prenslerini sürükleyeceğini sanan, iç politika sorunlarını unutturma gereksinimini duyan ve kişisel basarı peşinde koşan Franz Joseph, 23 Nisan 1859’da Cavour’a bir ültimatom yollayarak üç gün içinde Piyemonte ordusunun terhis edilmesini istedi. Ultimatom geri çevrildi. Böylece savaşı Avusturya başlatmış oldu.

4 Haziran’da Magenta’da Avusturyalılar’a karşı kazanılan zafer, Lombardiya’nın kurtuluşunu sağladı. 24 Haziran’da Fransa-Piyemonte birlikleri Solferine’ de önemli, fakat büyük kayıplara mal olan bir zafer daha kazandılar. Lombardiya’yı kurtaran müttefik orduları tam Veneto bölgesine girecekken 8 Temmuz’ da III. Napoleonİa Franz Joseph. Villafranca’da ateşkes imzaladılar.

III. Napoleon’u böyle davranmaya zorlayan etkenlerin başında Cavour’un Avusturya’nın yenilgisinden yararlanarak Italyan Birliği’ni Piyemonte’nın egemenliğinde kurma çabası gelmekteydi. Savaşla birlikte Toscana, Parma, Modena, Floransa ve Papalık Devletleri’nde başkaldırılar olmuş, Cavour buralara komiserler yollamış, yeni hükümetler kurdurarak bu bölgelerin Piyemonte’ye katılmalarını sağlamaya çalışmıştır. lII.Napoleon, Plombieres görüşmelerinde kararlaştırılan ilkeleri aşan bu gelişmeler karşısında savaşı durdurdu. Ayrıca Avrupa’da her tür ihtilalci eyleme karşı çıkan Rusya’yı hesaba katmak zorundaydı. Kaldı ki savaş uzarsa, sadece I’o kıyılarında değil, aynı zamanda Ren kıyılarında da dövüşmekten çekiniyordu. III.Napoleon’a göre Cavour, fazla ileri gitmekte, Piyemonte Krallığı lehine, halkı yönetici prenslere ve papaya karşı kışkırtmaktaydı. Ne var ki Cavour’un solunda da Cumhuriyetçi Mazzini’nin görüşlerine ve halka dayanarak İtalyan Cumhuriyeti’ni gerçekleştirmeye çalışan Garibaldi vardı. Orta yolcu ve toparlayıcı Cavour, bu iki gücü de kullanarak amacına ulaşmaya çalışmaktaydı.

Oysa Villalranca ateşkesinde alman kararlar Cavour’un amaçlarına uygun düşmüyordu. Yalnızca Lombardiya Piyemonte’ye katılıyor, Veneto Avusturya’da kalıyor, Toscana ve Modena’la yeniden eski duruma dönülüyordu. Konfederasyonun başına geçecek olan papadan da kendi devletlerinde reformlar yapması isteniyordu. Cavour, ateşkes koşullarını kabul etmemesi için kralı zorladı, başarılı olamayınca da başbakanlıktan istifa etti. Ama politikasını var gücüyle savunmayı sürdürdü Bu arada Nice ve Savoie hâlâ Piyemonte’nin elindeydi. Öte yandan Ingiltere, Fransa ve Avusturya’nın İtalyan despotları korumak için yapacakları müdahalelere karşı sessiz kalmayacağını bildiriyordu Cavour Piyemonte’yi İtalya’nın en güçlü aynı zamanda en liberal devleti durumuna getirmişti. Ocak !86C’ta yeniden başbakan olunca Fransa’yla pazarlığa oturdu. Cavour, yapılacak halk oylamaları sonucunda Nice ve Savoie’nin Fransa’ya verilmesi karşılığında, yine halk oylaması koşuluyla Piyemonte’nin serbest bırakılmasını istiyordu. lII.Napoleon sonunda razı oldu. 12 Mart

1860’ta imzalanan Paris Antlaşması halk ovlaması koşuluyla Nice ve Savoie’nın Fransa’ya; Parma, Modena, Toscana ve Papa Devletlerinden Romagna’nın Piyemonte’ye verilmesini öngörüyordu. Halk oylamaları daha önce saptanan katılmalar yönünde sonuçlandı. Halk oylamalar! Milletlerarası Hukuk’ta yeni bir çığır açıyor, halklar kendi istekleriyle bir devletin uyruğu olmayı kabul ediyorlar, sınır değişiklikleri demokratik yoldan gerçekleştirilmiş oluyordu. Cavour bu çözümü kendi parlamentosuna kabul ettirmekte büyük güçlük çekti. Piyemonte topraklarının bir bölümünün Fransa’ya bırakılmasının nedenlerini kabul edecek bir çoğunluk sağlayabilmek için hayli uğraştı. Sonunda başardı ama Nice doğumlu olan Garibaldi, bu yüzden Cavour’u asla affetmedi.

Napoleon bu olaydan sonra sahneden çekilirken Cavour birliği tamamlayabilmek için, Garibaldi’ vie savaşmak zorunda kalacaktı. Bundan sonraki aşamada İtalya’nın güneyini birliğe katmak söz konusuydu. Bu aşamada Mazziniciler ve Garibaldi önemli rol oynadılar. Ne var ki, Cavour III. Napoleon’u amacını gerçekleştirmek için kullandığı gibi, onları da kullanmasını bildi. Nisan 1860’ta Sicilya’da yoksul köylüler ayaklandı. İki Sicilya Kralı II. François’nın birlikleri, ayaklanmayı kan dökerek bastırdı. Garibaldi, Nice’in Fransa’ya bırakılmasından sonra yeniden cumhuriyeti savunur olmuştu. Kırmızı gömlekli ve gönüllü l0000 kişilik bir kuvvetle ayaklananların yardımına koştu. Bu harekete Torino hükümeti de yardımcı oldu ve onu destekledi. Garibaldi 11 Mayıs 1860’ta Marsala’ya çıktı. 27 Mayıs’ta Palermo’yu ele geçirdi ve cumhuriyet ilan etmeye hazırlandı. Cavour için cumhuriyet ilanı, İtalya’nın ikiye bölünmesi anlamına geliyordu. İtalyan Birliği ancak güneyde yapılacak askeri müdahale sonucu sağlanabilirdi. Bu da Garibaldi’yle çatışmayı göze almak demekti. Ayrıca güneye gidebilmek içir. Piyemonte ordusunun Papa devletlerinden geçmesi, kuzeyle güneyin birleşmesi için de aradaki Umbria ve Marche’ın birliğe katılmaları sağlanmalıydı. Ayrıca Katolik Avrupa’nın tepkisini önlemek için III. Napoleon’un diplomatik desteği gerekiyordu. Cavour imparatora iki özel görevli yolladı, III. Napoleon’un yanıtı, “Ne yapacaksanız çabuk yapın” oldu.

Piyemonte ordusu. Eylül -1860’ta iç karışıklıkları bahane ederek Umbria ve Marche’a girdi. Fransız generali Lamoricieere’in komutasındaki papa ordusunu dağıtarak Napoli üzerine yürüdü. Garibaldi önce dövüşmeyi düşündüyse de sonunda baş eğmeyi yeğledi. ll. Vittorio Emmanuele’i İtalya kralı olarak selamladı ve kralla birlikte Napoli’ye girdi.

Napoli’nin, Sicilya’nın, Umbria ve Marche’ın Piyemonte’ye katılması da halk oylamasıyla gerçekleşti. İlk İtalyan Parlamentosu 15 Şubat 1861 ’de Torino’da toplandı ve 2. Vittorio Emmanuele’ı İtalya kralı ilan etti. 1848 Piyemonte Anayasası da İtalya Anayasası olarak kabul edildi. İtalya kurulmuştu ama Venedik’i de içine alan Veneto bölgesiyle Roma bunun dışında kalmıştı. Bıkmadan ve yorulmadan İtalyan Birliği için çalışan Cavour bu kez Roma sorununu Papa IX. Pius’un asmanı iktidarını terke razı ederek çözebileceğim sanıyordu. Çabaları boşa gitti, papayı razı edemedi. Veneto, 1866’da, Roma da 1870’te İtalyan Birliği’ne katılacak ama papa cismani iktidarından ancak 1929 Latran Antlaşması’yla vazgeçecektir. Cavour, bu kez birliğin yarattığı iç sorunların çözümüne yöneldi, bu konuda çeşitli komisyonlar kurdu. Ticaret özgürlüğü adına güneyde liberal bir rejim uygulanmasını sağladı. Bu, o zamana kadar himayeci bir politikayla geliştirilmeye çalışılan güneyde, tek tük kurulan fabrikaların iflas etmesine yol açtı. Cavour, özgürlüğün, liberalizmin bu yaralan zamanla iyileştireceğine inananlardandı.

Cavour, 19.yy’ın en önemli politikacılarından biridir. O ve Bismarck, milliyetçilik akımının ve burjuvazinin birliğe yönelttiği iki büyük Avrupa devletinin doğmasını sağlamışlardır. Cavour, Italyan Birliği’ni gerçekleştirirken bir öğretiye bağlı kalmamış, önüne çıkan her türlü olanaktan sonuna kadar yararlanmaya çalışmıştır.

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Cilt 24, Anadolu yayıncılık.

Yorumlar kapalı.