Cafer bin Muhammed kimdir? Hayatı eserleri: (700-765) On iki imamın altıncısı. Caferiye mezhebinin kurucusudur. Doğduğu yer kesin değildir, Medine’de ölmüştür. Gerçek adı Cafer bin Muhammed Bakır’dır, başka bir adı da Caferu’s-Sâdık’tır. Peygamber’in damadı ve amcaoğlu Ali b. Ebu Talib’in, beşinci kuşaktan torunudur. Din öğrenimi görmüş, özellikle Kuran ve Hadis konularında, İslam hukuku alanında, çağına ve çevresine göre, geniş kapsamlı çalışmalar yapmış, yeni yorumlar ortaya atmıştır. Yaşamı boyunca bilimle uğraşmış, çevresinde toplananları, İslam dininin ilkeleri konusunda aydınlatmayı amaç edinmiş, toplum olaylarına, yönetim işlerine pek karışmamıştır. Peygambere ve inançlarına bağlılığı nedeniyle kendisine “sâdık” sanı verilmiştir. Cafer gerçekte bir “mezhep” kurmamış, çevresinde toplananlara, düşüncelerini anlatmakla, onların Kuran ve Hadis’le ilgili sorunlarına yorum getirmekle, çözüm aramakla yetinmiştir. Onun görüşlerini benimseyen, düşüncelerini birer davranış ilkesi, yaşama kuralı olarak uygulayanlar-sonradan “Caferiye” denen mezhebin doğmasına olanak sağlamışlardır. Cafer’in, din konularını içeren, kendi görüşlerini sergileyen on beş kitap yazdığı söylenirse de bunlardan günümüze kalan olmamıştır. Onunla ilgili olduğu ileri sürülen düşüncelerin çoğu, onun izini sürenlerin yaptıkları derlemelerdir. Bu derlemelerin bir bölümü, Bektaşiler ve başka Alevi topluluklar arasında “Buyruk” adıyla yayılmış, kılavuz yapıt sayılmıştır.
Cafer’in etkinliği kendisine bağlanan ve
“Alevilik” adıyla, İslam ülkelerinde çok
geniş bir alana yayılan inanç kurumu yoluyladır. Halife Ali’nin yolunda gidenlerin oluşturdukları bu topluluk, sonraları bir “mezhep” ve siyasal kuruluş niteliği kazanmıştır. İran’da “Şiîlik”, Anadolu’da ve
özellikle Türkler arasında “Bektaşilik”
adıyla yayılan bu inanç kurumuna kimi yörelerde “Caferi Mezhebi” de
denmektedir. Cafer’in adından kaynaklanan bu mezheple ilgili yorumlar çok
değişiktir. Bu değişiklik de çevrenin inanç geleneklerinden, eski çoktanrıcı dinlerle olan ilgilerinden
kaynaklanmaktadır. İran’da yayılan Şiîlik, eski İran dinlerinden, Iran
uygarlığından, özellikle Zerdüşt inançlarından geniş ölçüde etkilenmiştir. Anadolu’da gelişen Bektaşilik ise, eski Anadolu dinlerinden, Yeni-Platoncu felsefe akımından, Pythagoras ve Orpheus inançlarından etkilenmiştir. Kendilerini “Caferi Mezhebi”ne bağlı sayan Bektaşiler, gerçekte,
Cafer’in yalnız adından ve atası Ali ile çocuklarına yapılan işlemlerden
etkilenmişlerdir. Bu nedenle Cafer’in adıyla, onun adına
kurulan “Caferi Mezhebi”ni birbirinden ayırma olanağı yoktur. Öte yandan, İslam ülkelerinde, On İki imam adına kurulan ve “İmamiye” denen inanç kurumu da
Cafer’i en büyük imamlardan biri saymaktadır. Bu inanç kurumlarının adlarının değişik olmalarına karşılık içeriklerinde önemli bir
ayrılık bulunmaz.
Cafer’in olduğu söylenen düşüncelere göre “iman” ustan
üstündür, us ancak imanın ışığı altında iş görebilir. Evren yoktan var edilmiştir,
sonunda gene yok olacaktır. Bütün insanlar, yaşadıkları sürece Tanrı’nın, peygamberin gösterdiği yolda gitme gereğindedirler. Tek yasa Kuran’dır, Hadis onun bir yorumu niteliğindedir. Her birey kendi yaptığından
sorumludur. Bu sorumlu olma durumu da yalnız
Tanrı’ya karşıdır. Tanrı en yüce yargıçtır, en yüce bilgindir.
İnsan biri gövde, biri ruh olmak üzere iki ayrı tözden kurulu bir bütündür. Gövde, ruhun ayrılışıyla, dağılacak, toprağa dönüşecektir. Ruh ise, geldiği kaynağa, tanrısal
evrene dönecek, varlığını gövdesiz olarak sürdürecektir.
Ruhların yaratılışı gövdelerden öncedir. Gövdenin görevi ruhun buyruğunu yerine
getirmek,
ruhun görevi de Tanrı’yı
bilmektir.
Cafer’in etkisi kendi adına düzenlenen “Buyruk” nedeniyle
bütün Alevi kuruluşları kapsamıştır. Anadolu’da Bektaşilik adıyla gelişen inanç kurumunun önemli kaynaklarından biri de bu “Buyruk”tur.
Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Cilt 22, Anadolu
yayıncılık.
Yorumlar kapalı.