İbrahim Şinasi kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: İbrahim Şinasi (1826-1871), şair, tiyatro yazarı ve gazetecidir. Tanzimatın baş mimarı Reşit Paşa tarafından Paris’e gönderildi. Türkiye’ye dönüşünde Millî Eğitim Kurulu’na üye oldu. Ancak Batı’nın etkisinde olduğu için hal ve davranışı hoş karşılanmıyordu. Sakalını kestirmiş olması dedikodulara neden oldu. Bu yüzden Ali Paşa, onun görevine son vererek maaşım kesti. Bunun gerçek nedeni ise, o zaman iktidardan uzaklaştırılmış olan Reşit Paşa’nın Şinasi ‘yi koruması idi. Reşit Paşa, yeniden başbakan olunca ona eski görevini vermişti.
Şinasi ’nin 1862 den sonra Osmanlı düşüncesi üzerine etkileri görüldü. 1865 yılında devrin yöneticilerinden ve Fuat Paşa’dan korkarak tekrar Paris’e gitti. 1869 da Fuat Paşa’nın ölümü üzerine İstanbul’a döndü. Onun Mustafa Reşit Paşa’ya yazdığı şu kaside, çağma göre atılımcı görüşler taşıdığı için önemlidir.
Şem’idir kalbimizin cân ile mâl ü namus Hıfz için bâb-ı sitemden olur adlin fanûs Ettin âzât bizi olmuş iken zulme esir Cehlimiz sanki idi kendimize bir zincir Bir ıtık-nâmedir imana senin kanunun Bildirir haddini Sultana senin kanunun.
Şinasi çıkardığı Tasvîr-i Efkâr gazetesinde yazılarını halkın anlayabileceği açık bir dille yazmış, şiirlerinde Tanzimat hareketini öğmüştür. Köleliğin ve bilgisizliğin zararlarını anlatmış, devletin çöküntüden kurtulmasını dilemiştir. Özgürlüğü savunmuştur. Doğu kültürü ile Batı akılcılığının kaynaştırılmasından yana olmuştur. Batı’nın körükörüne taklit edilmesini istememiştir. Şiirlerinde, tutuculuğun bir hastalık olduğunu belirtmekten çekinmemiştir. Nitekim bir beytinde şöyle söylemiştir:
Olmuş insana taassup bir onulmaz illet Hüsnü tedbirin ile kurtulur ondan millet.
Şinasi, aydınlanma felsefesinin akılcılığını da halk arasında yaymağa çalışmıştır. Onun, şiirlerinde, cesaretle akıl sözcüğünü kullandığını görmekteyiz. Bunu kullanırken tutuculuğa ve kaderciliğe de karşı koymak istemiştir. Onun şu beyitleri de dikkati çekicidir.
_ Sanmam ki felek devr ile şâmı seher eyler
Her vakıanın âkibetinden haber eyler.
Hak yol aramak vecibedir akl-ı selime Tevfikini isterse Hûda rehber eyler Mahrum ise tevfikin eğer faidesinden Ya aczini gördükçe mi akd zarar eyler.
Şinasi ’nin bir takım çevirilerini içeren Tercüme-i Manzume’si vardır. Şiirlerinde lirizm bulunmaz. La Fontaine’i örnek alarak yazdığı Tenasüh, Eşek ile Tilki, Karakuş Yavrusu ile Karga, Arı de Sivrisinek didaktik hikâyeleridir.
Şinasi
Şair Evlenmesi adlı oyununda geleneksel yazı yazma kuralını bozmuştur. Dilde yeni sözcükler kullanmıştır. Agâh Efendi (ölm. 1885) ile birlikte Tercüman-ı Ahvâl, sonra da tek başına Tasvir-i Efkâr gazetelerini çıkardı. Hayatının son günlerini yalnız ve tedirgin bir durumda geçirmiştir.
Kaynak: Türk Düşünce Tarihinde Felsefe Hareketleri, Prof. Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi yayınları, 1986, ANKARA
Şinasi kimdir?
Avrupaî Türk edebiyatının en tanınan şâir ve yazarı. 1826 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı “İbrâhim Şinasi ”dir. Babası topçu yüzbaşı Bolulu Mehmed Ağadır. İlk tahsilini mahalle mektebinde tamamladıktan sonra Tophane müşiriyeti kaleminde mâliye memuru oldu. Bu memuriyeti esnâsında devrin kültür adamlarıyla tanışarak, kuvvetli bir dil, kitâbet bilgisi ve edebî kültür edindi. İbrâhim Efendi denilen bir zattan şark ilimlerini öğrendi. Kısa zamanda düzgün manzumeler söyleyecek kadar edebiyatını geliştirdi.
Tophane, yarı Avrupaî bir müessese olarak kurulmuştu. Burada Fransız mütehassıslar bulunduğu gibi Fransızca bilen Türkler de vardı. M. Chateauneuf isimli bir Fransız zâbiti (sonradan Müslüman olarak, Reşad Bey adını alan bir zat) Şinasi ’ye Fransızca öğretmeye başladı. Böylece, dil ve kültür merakı, şark ilimleri yanında Batı’ya da çevrilen Şinasi ’nin Tophâne kalemindeki mevkii ve itibarı gün geçtikçe yükselir oldu.
Şinâsi, 24-26 yaşlarında iken Fransızcasını ilerletmek ve okumak için Tophane Müşiri Fethi Paşa ve Mustafa Reşid Paşanın delâleti ve Sultan Abdülmecîd Handan alınan irâdeyle 1849’da iktisat tahsili yapmak için Paris’e gitti. Burada hem Fransızcasını ilerletti, hem de mâliyecilik mevzuunda çalışarak, bir müddet de Fransız Mâliye Nâzırlığında tatbikat gördü. Bu arada ünlü Fransız şâiri Lamartine ile dostluk kurarak meclislerine katıldı.
1854’te İstanbul’a döndü. Ancak diğer Tanzimatçı gençler gibi devletçe, Avrupa’ya tahsile gönderilen Şinâsi de iyi bir iktisatçı olmaktan ziyâde gazeteci, tiyatrocu, şâir oluvermişti. Bir müddet, yine Tophane’de çalıştı. Sonra Meclis-i Maarif âzâlığına getirildi. Reşid Paşanın sadâretten düşmesiyle yerine geçen Âli Paşa tarafından azledildiyse de, tekrar Reşid Paşanın göreve gelmesiyle, eski vazifesine iâde edildi.
Şinasi ’nin en çok heveslendiği iş, Avrupa’da aldığı terbiye gereği Türkiye’de ilk husûsî, özel gazeteyi çıkarmaktı. Gâyesi burada, halka halk diliyle hitap etmek, onlara garbın yeniliklerini ve yeni fikirlerini anlatmaya çalışmaktı. Şinasi ’den büyük teşvik gören Âgâh Efendi, Mukaddime isimli ilk başyazısı Şinâsi tarafından yazılan, Tercüman-ı Ahvâl gazetesini 1860 yılında çıkardı. Bu gazetenin neşredilmesiyle yeni Türk edebiyatının gelişme ve yayılmasında büyük vazife gören hususî Türk gazeteciliği ve Avrupaî Türk Edebiyatı başlamış oldu.
Şinâsi, yeni edebiyatın kitap hâlinde neşrolunan ilk tiyatro eseri Şâir Evlenmesi’ni 1860’ta Tercüman-ı Ahvâl’de tefrika etti. Başlangıçta büyük heveslerle çalıştığı bu gazeteden 6 ay sonra ayrıldı. 28 Haziran 1862’de kendi adına çıkardığı gazeteyi Tasvir-i Efkâr adıyla yayın hayâtına soktu.
Şinâsi bu faaliyetleriyle, etrâfına topladığı gençlere Avrupaî siyâsî fikirlerin ve batı kültürünün propagandasını yapıyordu. Aynı zamanda Avrupalılar tarafından desteklenen ihtilâlci Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin (Bkz. Jön Türkler) reisi sayılacak kadar, bu cemiyetin siyâsî fikirleri üzerinde tesirli oluyordu. Bu ve başka sebeplerle Meclis-i Maarif âzâlığından ikinci defâ azledildi. Tasvir-i Efkâr’ı Nâmık Kemâl’e bırakarak Paris’e kaçtı(1865).
Şinâsi, ikinci Paris ikâmetinde Prens Fazıl Mustafa Paşanın yardımıyla geçinmiştir. Şinasi ’nin Paris’te kaldığı bu ikinci devrede vaktini büyük bir Türk lügâtı hazırlamakla geçirdiği biliniyor. 1869’dan sonra gazete faaliyetleriyle ilgilenmeyerek matbaa işleriyle uğraştı. Müntehebât-ı Eş’ar ve Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye eserlerinin ikinci baskısını yaptı. Eşinden ayrılarak çocuğuyla yalnız kalmanın hüznü onu hastalandırdı. Sözlük çalışmasını tamamlamak için çok çalıştı, tamamlayamadan ensesindeki ur yüzünden 12 Eylül 1871’de öldü.
Fransız edebiyatının, edebiyatımıza tesiri Tanzimat döneminde Şinâsi ile başlamıştır. Bu tesir önce manzum tercüme şeklinde olmuş, daha sonra şiirlerde kendini göstermiştir. Şinâsi hayallerindeki renksizlik, sanat gücünün yetersizliği yüzünden pek başarılı olamamış orta seviyede bir şâir olarak tanınmıştır.
Şiirlerini Müntehebât-ı Eş’âr adıyla yayınlamıştır. 5 kaside yazmıştır. Bunlar kendisini dâima koruyan ve kollayan meşhur Mustafa Reşid Paşaya yazılmıştır. Kasidelerinde övgüde ölçülü davranmış ve gerçek özelliklere bağlı kalmıştır. Adâlet, hak, hukuk, kânun ve medeniyet gibi sosyal kavramları şiirlerinde kullanmıştır. Şiirlerini yavanlıktan kurtaran sosyal muhtevadır. Şiirlerinde basit ve açık bir üslup kullanmıştır. Lirizm akımına uygun tarzda gazeller de yazmıştır. Yine şiir alanında Fransızca’dan yaptığı manzum tercümeler ve La Fontein’in fabl tarzı yazdığı manzum hikâyeler vardır.
Şinâsi şiiri sanat yapmak için değil, şiir yoluyla Avrupaî görüşlerini ve siyâsî fikirlerini topluma açıklamak amacıyla yazmıştır. Onun için şiir gâye değil, vasıtadır. Bu sebeple dili de sâdedir. Şiir alanındaki diğer yenilikleri de konuşma dilini şiire sokması, kafiye düzeninde değişiklikler yaparak 4’lüklerle ve hece vezniyle şiirler yazması ve şiirin konusunu mücerretten, müşahhasa yönlendirmesidir.
Şinasi ’nin nesri, nazmından üstün ve bu alanda başarılıdır. Eserlerinde dile aşırı önem vermiş, uzun sanatlı ve anlaşılması zor nesir cümlesi yerine, kısa, açık ve düşünce yönünden kuvvetli cümleyi getirmiş ve uygulamıştır. Nesirlerinin en başarılı örnekleri makaleleriyle, tiyatrosudur. Tiyatrolarında Türkçede ilk defâ noktalama işaretlerini kullanmıştır.
Şinasi ’nin belirgin yönleri gazetecilik ve tiyatroculuğudur. Gazeteyi topluma bilgi vererek onu aydınlatan bir vasıta olarak telâkki ediyordu. Tiyatro türü de edebiyatımıza Tanzimatla birlikte girmiştir. İlk tiyatro örneğini 1859 yılında Şâir Evlenmesi ismiyle Avrupa zevkinin tesiri altında vermiştir. Eser sosyal bir hiciv karakterindedir. Olay yerli ve realisttir.
Kısaca Şinâsi, yaşadığı cemiyetin inanç, yaşayış, kültür ve geleneklerini kökünden olmasa bile değiştirerek batının yaşayış, kültür ve geleneklerine uydurmak için sanatı ideolojisi uğruna kullanmıştır. Bu yönüyle Şinâsi şüpheci, kararsız ve batı hayranlığı kompleksine kapılmıştır. Dine saygılı görünmekle birlikte, müdafaa ettiği fikir ve yeniliklerin aşırılığı, hatta dînî yaşayış ve hükümlere ters düşmesi yüzünden tepkiyle karşılanmıştır. Siyasî ve ideolojik faaliyetleriyle Osmanlı Devletinin yıkılışında ağır mesuliyet sâhibi olanlardandır.
İbrahim Şinasi eserleri:
1) Tercüme-i Manzume: Fransızca’dan tercüme ettiği şiir kitabı.
2) Müntehebât-ı Eş’ar: Şiirlerinden beğenerek bir araya getirdikleri.
3) Şâir Evlenmesi: Bir perdelik komedi türündeki tiyatro eseri.
4) Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye: Türk atasözleri ve deyimlerinin derlenmesi.
5) Müntehabât-ı Tasvir-i Efkâr I: Makalelerini içine alır.
6) Müntehabât-ı Tasvir-i Efkâr II: Şinasi ’nin tenkit anlayışı, edebî tartışmaları.
7) Müntehebât-ı Tasvir-i Efkâr III: Tasvir-i Efkâr gazetesinde çıkan bir takım edebî eserleri.
8) Makaleler: Şinasi ’nin Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkâr’da çıkan makalelerinin bir kısmı.
KAYNAK: REHBER ANSİKLOPEDİSİ, 18. CİLT

Yorumlar kapalı.