Samed Vurgun kimdir? Hayatı ve eserleri: (1906-1956) Kazak ilinin İkinci Kazak bölgesinin Silâhlı köyünde doğan Samed Vurgun, Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirmiştir. Sovyet rejimine karşı çıkmayan hatta onu okşayan şiirler yazdığı için, 1934’te Azerbaycan Yazıcılar İttifakı’nın Mes’ul Kâtipliğine (genel sekreterliğine) kadar yükseldi. 1956’da Bakû’de (ölmeden önce) “Azerbaycan Halk Şairi” unvanıyla ödüllendirildi.
Azerbaycan Sovyeti resmî şairi olarak, gerçi güçlü bir sanatkârdır ama, vatan, millet, dil anlayışı dahi Moskova’yı tedirgin etmeyecek tutumdadır. Onun için Samed, bizdeki bazı tek parti dönemi şairleri gibi el üstünde tutulmuştur. Ancak, Samed Vurgun ’un Azerbaycan Türk halkına ait dinî, millî, tarihî duygularını da az çok temsil ettiğini de söyleyebiliriz.
Şiirlerine komünist parti programını, hatta propagandasını uygulaması; birçok dostunu incitmiştir.
Nitekim, Atillâ İlhan bizdeki Behçet Kemal Çağlar ile Samed Vurgun ’u şöyle kıyaslamaktadır: “Cam şiir okumak isteyince Behçet Kemal’i okuyana rastladınız mı? Ben hiç rastlamadım. Rahmetli heyecanlı adamdı. İnönü Atatürkçülüğüne bağlanmış bir kere, şiiri en bayağısından siyasî bir propagandanın aracı sanırdı, bir de adam putlaştırmanın… Behçet Kemal’in şiirlerinde Atatürk’ün yerine Stalin’i, Anadolu’culuğun yerine Stalinciliği koydunuz mu, Samed Vurgun ’un şiirlerini andıran bir şiir elde edersiniz. Bu dediğim, her ikisi de gümlemiştir anlamına mı geliyor, varın siz düşünün…” (Yusuf Gedikli, Çağdaş Azerî Şiiri Antolojisi, s. XVII)
Samed Vurgun ’un şiirleri:
- Şairin Andı (1930),
- Fener (1932),
- Gönül Defteri (1934),
- Şiirler (1935)’dir.
Diğer eserleri şunlardır;
- Vakıf (manzum tiyatro, 1937),
- Hanlar (piyes, 1939),
- Ferhad ile Şirin (manzum tiyatro, 1941),
- Avrupa Hatıraları (1951),
- Poema (Nizami’den yaptığı, çeviriler, Leyla ve Mecnun gibi 1941).
Samed Vurgun ’un şiirlerinde, Tevfik Fikret, (Ana şiiri ve aşağıdaki Lâle şiiri) Rıza Tevfik Orda şiiri) Nâzım Hikmet (Deniz Gezintisi) etkileri açıkça görülmektedir.
VATAN
Güzel vatan! Manâm derin,
Ölmez gönül, ölmez eser,
Beşiğisin güzellerin!
Nizamiler, Fuzuliler
Âşık diyor serin serin;
Elin kalem, sinen defter,
Sen güneşin kucağısan,
De gelsin, her neyin vardır,
Şe’ir, sanat ocağısan.
Deyilen söz yadigârdır.
Güzel vatan! O gün ki, sen
Al bayraklı bir seherden
İlham aldın… yarandım ben
Gülür toprak, gülür insan;
Goea Şarkın kapısısan!
ŞAİR NE TEZ GOCALDIN SEN?
Nimetse de güzel şiir,
Şair olan gam da yeyir.
Ömür geçir bu adetle,
Uğurlu bir saadetle.
Gören beni nedir, deyir,
Saçlarıma düşen bu den?
Şair ne tez gocaldın sen!
Dünen bana öz elinde
Gül getiren bir gelin de
Gözlerinde bin bir sual
Heykel gibi dayandı lal…
O behtever güzelin de Ben
okudum gözlerinden: Şair
ne tez gocaldın sen!
Avcılığa meyil saldım,
Gece-gündüz çölde kaldım
Dağ başından inip düze
Bir ok gibi süze süze
Nice ceyran nişan aldım;
Cevap geldi güllelerden:
Şair ne tez gocaldın sen!
Bazan uca, bazan asta,
Ötür sazım bin sim üste.
Andı yalan, aşkı yalan,
Dostluğu da rüşvet olan,
Yürek yıkan bir iblis de
Üzevari deyir herden:
Şair ne tez gocaldın sen!
Saç ağardı ancak yürek
Alevlidir evvelki tek.
Saç ağardı ancak ne gam!
Elimdedir hâlâ kalem…
Bilirem ki, demeyecek
Bir sevgilim bir de veten:
Şair ne tez gocaldın sen!
LALE – Samed Vurgun
Lâle rengindeki yangın ’de nedir?
Niye melulsan a dağlar kızı, sen?
Kara dağlar mı gidir kalbinden?
Hansı derd, hansı şirin hatıradır
Seni odlarda yakan?
O uzak yollara hasretle bakan
Kara gözler de niçin dolgundur
Lâle, rengin ne yaman solgundur
Lâle, kalk! Gün yayılıp dağdan aşır
Yol esir, akşam olur, çay da taşır
Kuşlar, insanlar uçur öz yerine,
Sense yalnız, eli koynunda yine
Kalbin aşkın kimi tek Tozlanan
yollara göz gezdirerek
Ah çekirsen, de neden?
Lâle, bestir! Onu gel gözleme sen,
Geçti üstünden o dehşetli bulut..
İçtiğin andı kuzum, sen de unut!
Yüzyıl ansan da onu hatıra tek
O vefasız kayıdıp gelmeyecek…
KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL
Yorumlar kapalı.