Âşık Tâlibî Coşkun kimdir? Hayatı ve eserleri: (1904-1976) Şarkışla’nın Tonus köyünde doğan Âşık Tâlibî, 20 yüzyıl halk şiirinin gerçek ustalarından biridir. Şiirleri özellikle aşk ekseni etrafında kuruluyor. Onun “Keklik Emine” adlı bir güzele, kara sevdalı âşık olduğu Emine’nin ise başka biriyle evlendiği efsane halinde dillerde geziyor. Belki bu aşk yüzünden, belki ekmek parası uğruna, (belki her iki sebepten) Tâlibî’yi sürekli gurbetlerde, tam bir “âşık” hayatı içinde görüyoruz.
Önce “Emine” üzerine bir güzellemesini, sonra “Gazi”yi de anan bir “Semai”sini okuyalım:
KOŞMA
Bu gece yatarken gaflet halimde
Yine Emine’nin düşünü gördüm
Çayıra oturmuş mendil elinde
Ağlamış gözünün yaşını gördüm
Sabah oldu hep yürüdük kaza ‘ya
Bizi celbettiler Ağır Ceza’ya
Hepimiz bir olduk durduk hizaya
Sağdan Emine’nin kaşını gördüm
Üçü birden içeriye girdiler
Huzuru hâkime karşı durdular
Alelusul ifadeyi verdiler
Uzattı boynunu, başını gördüm
Emine bilmez engini, yüceyi
Beraber getirmiş öbür kocayı
Mibaşir yüzünden aldı peçeyi
Al dudak, inci dişini gördüm
ipek gibi elden ele üzülmüş
Mercan gibi koldan kola düzülmüş
Yad el değmiş düğmeleri çözülmüş
Ne kadar da beyaz döşünü gördüm
TÂLIBÎ der, ifademiz kurtuldu
Bugün yâri gördüm yürek yırtıldı
Üçü bir çıktılar kapı örtüldü
Sonraki bakmada peşini gördüm
SEMAİ
Güneş gibi şahsım olsa
Devlet gibi tahtım olsa
Gazi gibi bahtım olsa
Yine bana gelen olmaz.
Güller açsam bağlar gibi
Gazel döksem çağlar gibi
Altın olsam dağlar gibi
Kıymatımı bilen olmaz.
Hazne dolu akçam olsa
Türlü kumaş bohçam olsa
Yalan dünya bahçem olsa
Benden bir gül alan olmaz.
Tâlibî der ki nolurum
Mekânı nerde bulurum!
Korkarım garib ölürüm
Cenazemi kılan olmaz.
KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL
Yorumlar kapalı.