Ömer Faruk Toprak kimdir? Hayatı ve eserleri: İstanbul’da doğdu (1920). Ortaöğrenimini Kütahya Lisesi’nde tamamladı (1941). Bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudu. Uzun yıllar memurluk yaptığı Petrol Ofisi’nden emekliye ayrıldı (1972). Servet-i Fünun, Dikmen, Yeni Edebiyat (1938-41), Yürüyüş, Pınar, Ant, Yığın, Yeni Sanat, Genç Nesil, Yeni Ufuklar, Yelken (1950-60), Ataç, Yön, Papirüs, Yeni Dergi, Gelecek, Yansıma (1960-73) dergilerinde yazdı. 20 Ağustos 1979’da öldü.
Ö. Faruk Toprak’ın ilk kitabı İnsanlar (1943), Yeşil Tulumbalı Ahmet, Bıçakçı Süleyman, Tahta Bacaklı Kaptan gibi halktan kişilerin yaşam öykülerini sergilemeye yönelik şiirlerden oluşmuştur. Genel havalarıyla yalnızca dıştan saptamalarla yetinilmiş izlenimini uyandıran düzyazıya yakın kuruluşlardır bunlar. Şair, işlediği konuyu zenginleştirecek olanaklara erişmemiştir. Bu nedenle öykünün şiire baskın çıktığı görülür. Yer yer,
Orada kavun kabukları gibi Kurumuş ve çatlamıştır kayıklar Atılmış karpuz dilimleri Tenteneli sandallara çarpar (Haliç)
örneğindeki gibi çizim eğilimlerinin ağır bastığı parçalar öyküsel anlatımın yarattığı tekdüzeliğin değişmesine yeterli olamaz. Daha sonra özellikle Yürüyüş (Bahar Çıkmış Yola, sayı 15, 1943), Pınar (Memleketim, sayı 6, 1945), Ant (Bafralılar, sayı 4, 1945) dergilerinde çıkan şiirleriyle toplumcu gerçekçi akım içinde kendini yakalamaya çalışır Toprak, işlediği temalarla şiirsel öğeler arasında uyum arayarak Bafralılar gibi geniş kapsamlı, destansı şiirlerde halk şiirinin olanaklarından beceri ile yararlanır.
Turnayı saldık haber’leri
Bafradaki tütün tarlasında
Gayri dövmesin dedik dizlerini anamız
Hele bir baksın aydın ufkumuza
Malum olsun ona halimiz
Aktaşlara kara yazdık
Anlattık gurbeti vatan bildiğimizi
Turna melul melul süzülürken
Düşündük su basan tarlaları
Dağda Ateş Yakanlar’ı oluşturan 1946-1955 yıllarının ürünlerinde Toprak, iyi buluşlar şairidir (Nurullah Ataç, Seçilmiş Hikayeler, sf. 78, Ağustos 1956.) Temalarını işlerken en yalın gerçekleri şiirinin gerçeğine dönüştürmede yardımcı olan buluşlarıyla, içerik bütünlüğünü bozmadan, dize düzeyine ulaştırmayı başarır. Bu özelliği örneğin. “Vatan Mahzun, Ben Mahzun”da (Genç Nesil, sayı 4, 1948) rahatlıkla saptama olanağı buluruz. Güncele korkusuzca giren şair saptamaların çekiciliğine kapılmadan gerçeği yeniden yaratarak yeni bir ülke şiirinin kapılarını zorlamaya başlamıştır. Bu belirgin niteliği Susan Anadolu ve Ayışığı’nda topladığı şiirlerinde de sürdürürken, yer yer kendini yineliyor izlenimi bıraksa bile, Ataç’ın belirttiği gibi özgün buluşların şairi olarak kalır hep. “Doğa, ben ve o” çizgisi üzerinde gelişen buluşlarında genellikle renkler ve biçimler egemendir. Tanıdık bir yüz konuşur yalnızlığında Oysa bir gül bahçesi soluk soluğa Yaklaşsa tenha dağ yamacındaki evimize Mavi bir bahar saklar camlardan içeri.
(Karşı Karşıya, Susan Anadolu)
Fakir damlarda gezinir ay ışığı Sonra inip sallanır bahçede salıncakta Masmavi bir rüzgâr geçer ağaçlardan Senin alnında kırk yılın kırışığı Süzülür saçlarımıza bulutlardan Yakılan kitaplar çizgi çizgi keder Yüzüne alevlerin aydınlığı vuran çocuk.
( Ayışığı, Ay ışığı)
İlkgençlik ürünlerinde yer yer işlenmemiş öğeler olarak kalan çizim eğilimi, 1960’lardan sonra da yine itici güçlerden biri olarak görünür Toprak şiirinde. Belki de bu nedenle, “yemyeşil bir ölümsüzlük”, “karanlık bir akşam”, “altın saçlı sevgili”, “maviliğin yastığı”, “soluk mavi durgun deniz”, “pembe gençlik”, “gümüş parıltı”, “şefkatin atlas yorganı”, “ak köpükler”, “altın çocukluk”, “gümüşten ışık”, “masmavi bir akşam”, “dalgın gümüşten yüzün”, “mavi sabah”, “mavi akşam”, “mavi ağustos”, “ay ışığı”, “kırmızı güneş”, “kırmızı sonbahar” gibi Ahmet Hamdi, Ahmet Muhip şiirinde rastlayabileceğimiz tamlamalar gözümüzü alır. Nedir ki, Ahmet Hamdi’de izlenimciliğin simgesi olan bu tür tamlamalar, Ö.F. Top- rak’ta kendisi, onlar ve doğanın beraberliği biçiminde görünür. Onlar, Pir Sultan’dan, Bedrettin’den günümüze kadar süregelen çatışkılarda insansal olanı arayan savaşımcılardır. Şairin tarihe bakarken özelliklerini ayırt ettiği zamanı, yaşanan zamanda eskimeyen geçmişi algılayarak yarattığı evrende varlıklarını sürdürürler. Eski de yeni de Anadolu’dan Cezayir’e, Vietnam’a, Şili’ye kadar uzanan evrensel bir ortamda şiire özgü incelikler kazanmıştır.Bunlar, Ö. F. Toprak şiirinin yapısını oluşturan öğelerdeki yinelemeleri de belirten örneklerdir. Nedir ki bu gibi tamlamalarla, benzetilerin yer aldığı bir şiirde, genellikle insanların acılarına katılma biçiminde beliren toplumsallık etkili dizelere dönüşebilmiştir.
ŞİİR KİTAPLARI
- İnsanlar (1943),
- Hürriyet (Suat Taşer’le birlikte, 1945),
- Dağda Ateş Yakanlar (1955),
- Susan Anadolu (1966),
- Ayışığı (1973),
- Tüm Şiirleri (ölümünden sonra eşi Füruzan Toprak basıma hazırladı, 1983).
Kaynak: Çağdaş Türk Edebiyatı 3, Cumhuriyet Dönemi 1, Şükran YURDAKUL, 1994, Evrensel Basım Yayın.
Yorumlar kapalı.