Fidel Castro kimdir? Hayatı ve Eserleri: (1927) Kübalı devlet adamı. Diktatör Batista yönetimini devirip ülkesinde sosyalizmin kuruluşuna öncülük etmiştir. Fidel Ruz Castro, 13 Ağustos 1927’de Küba’da Oriento Eyaleti’nin Mayan kentinde, büyük toprak sahibi ve Katolik bir ailenin, Angel Castro ile Lina Ruz’un ilk oğlu olarak doğmuştur. (Erkek kardeşi Raul, halen başyardımcısıdır). 1945’te Havana’daki Cizvit lisesi Colegio Belen’i bitirdikten sonra, Havana Üniversitesi’nde okumuş ve 1950’de hukuk doktoru olmuştur. 1948’de öğrenciyken evlendiği Mirta Diav Balart’tan 1955’te boşanmıştır. Bu tek evliliğinden, kendi adını taşıyan (Fidel) bir oğlu vardır Öğrenciyken, İ947’de Dominik Cumhuriyeti’ne karşı başarısız bir devrimci harekete katılan Castro, üniversiteyi bitirdikten sonra, 1950-1952 arasında avukatlık yapmıştır. Castro, 1933-1958 arasında Batista’ya karşı mücadele etmiştir. Bu dönem, 125 genç arkadaşıyla birlikte, 26 Temmuz 1953 günü Oriento Eyaleti’nin başkenti Santiago do Cuba kentindeki Moncada Kışlası’na saldırmasıyla başlar. Bu nedenle “26 Temmuz”, sonradan Küba özgürlük hareketinin adı olmuştur. Başarısız kalan bu girişim sonucunda, Castro yakalanmış ve hapse atılmıştır.
Castro’nun devrim öncesi özgürlükçü ideolojisi, en güzel anlatımını, Santiago do Cuba Yüksek Mahkemesinde yargılanırken 16 Ekim 1953 günü yaptığı savunmada bulmuştur. “Beni mahkûm edin. Umurumda değil. Tarih beni bağışlayacaktır” sözleriyle biten bu ünlü konuşma, onun zengin hukuk, tarih ve edebiyat kültürüne de tanıklık etmektedir. Balzac’tan, Dante’den, Duguit’den alıntılarla süslü olan bu belge, aslında bir savunmadan çok, suçlama niteliğindedir. Savunmasında “Dante cehennemini dokuz kata ayırmış, canileri yediye, hırsızları sekize, hainleri dokuza koymuştur. Bu adamın (Batista’nın) -eğer bir ruhu varsa- ruhunu uygun bir kata yerleştirmeye çalışırken, zebaniler zorlu bir çıkmazla karşılaşacaklar” demiştir. Castro, savunmasında, despotizme karşı kendilerinin yaptığı gibi mücadele etmenin meşru olduğunu kanıtlamaya koyulmuştur. Başlıca hukuki dayanağı, yürürlükteki 1940 tarihli Küba Anayasası’nın 40’ıncı maddesinin 2’nci fıkrasıdır: Ona göre: “Bu anayasayla verilmiş olan kişi haklarını korumak için, yeterli bir direnişte bulunmak yasaldır.”
Castro, meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı ayaklanma hakkını eski çağlardan günümüze kadar çeşitli siyasal düşünürlerin yapıtlarıyla temellendirmekte, bu arada John of Salisbury’ninki gibi, tiranların öldürülmesini haklı gören öğretileri de aktarmaktadır. Aquino’lu Thomas, Luther, Milton, Locke, Rousseau, Montesquieu gibi düşünürlerin yazdıklarından. Amerikan ve Fransız devrimlerinin temel belgelerinden alıntılar yapmaktadır.
Bu parlak savunmadan sonra, Castro 16 yıl hapse mahkûm olmuştur. Arkadaşları ile birlikte Islo do Pinos’ta (Çamlar Adası) 21 ay hapis yattıktan sonra Batışta, cezasının geri kalan bölümünü bağışlamıştır.
“Maestro” (üstad) ve “Apostol” (havari) sanlarıyla andığı, Ispanya’ya karşı Bağımsızlık Savaşının kahramanı Jose Marti’nin (1853-1895) izinden yürüdüğünü söyleyen Castro, silahlı eylemin bütün sorumluluğunu kabul etmektedir. Ona göre, giriştikleri devrimin amacı, kamu özgürlüklerini ve siyasal demokrasiyi geri getirmekten başka, altı temel sorunu çözüme kavuşturmaktır: Toprak, sanayileşme, konut, işsizlik, eğitim ve sağlık.
Castro ve arkadaşları, 1955-1956 arasını Meksika’da geçirdi. İspanya İç Savaşı’na katılmış Alberto Bayo adlı bir Kübalı onlara gerilla eğitimi yaptırdı. 1956’nın sonuna doğru devrimcilerin sayısı 82’yi bulunca, hep birlikte küçük bir gemiye (“Granma”) binerek Küba’ya çıkartma yaptılar. Burada büyük bir yenilgiye uğradılar, ancak sağ kalan 12 kişi Sierra Maestra’ya çekilebildi. Castro, Oriente Eyaletı’ndeki bu dağlarda üslenerek, Batista yönetimine karşı 2 yıl çete savaşı yürüttü.
1959 başında, Castro’nun devrimci ordusu, Batista kuvvetlerini yenerek Havana’ya girdi. Bu, askeri olmaktan çok, siyasal bir zaferdi. Devrimin amacını, 1957 Temmuzu’nda yayınlanan Sierra Maestra Bildirisi şöyle açıklamaktaydı: “Hiçbir partiye ya da kişi diktatörlüğüne bağlı bulunmayan, tarafsız bir geçici hükümet seçimlerde gözetimcilik yapacak, iç barışı hazırlayacak, ülkeyi yönetsel ve anayasal eşitlik yoluna sokacaktır.”
Batista devrilip yurt dışına kaçtıktan sonra, hukukçu Dr. Manuel Urrutia Leo geçici cumhurbaşkanlığına getirildi. Kurulan hükümette liberal eğilimli aydınlar vardı. Castro bakan bile değildi, yalnızca Comandante idi. Fakat, bir ay sonra başbakanlığa getirildi. Hükümetin ilk uygulamaları arasında rüşvetle savaşmak, kamu mal ve hizmetlerinin fiyatlarını düşürmek ve kiraları yarıya indirmek gibi önlemler yer aldı. Ancak çok geçmeden köklü bir toprak reformuna başlandı. 30 caballerias’ı aşan (40 hektardan fazla olan) arazilerle, kiraya ya da yarıcılığa verilmiş olan bütün topraklar, bedelleri 20 yılda ödenmek üzere kamulaştırıldı. Kiralanmış küçük topraklar, işleyenlerine bırakıldı; ancak kamulaştırılan araziler paylaştırılmayıp ya kooperatif ya da granjas del pueblo (halk çiftlikleri) halinde örgütlendi.
Küba’nın Sosyalist Halk Partisi (Partide Socialista Popular) adını taşıyan Komünist Partisi, başlangıçta Castro hareketine karşıyken, devrimin hemen öncesinde bu eylemi desteklemeye başlamıştır. Devrimden sonra da, toprak reformunun uygulanması için cumhurbaşkanına baskı yapmıştır. Urrutia bundan tedirgin olarak, Castro’ya toprak reformunu erteletmek isteyince, o da başbakanlıktan istifa etmiş ve bütün ülke çapında devrimci bir çağrı yapmıştır. Doğan büyük tepkiler üzerine Urrutia cumhurbaşkanlığından çekilmek zorunda kalmış ve yerine Osvaldo Doticos getirilmiştir. Castro’nun yeniden başbakan olmasıyla, 26 Temmuz Hareketi’nin önderleriyle, Sosyalist Halk Partisi üyeleri yönetime el koymuşlardır.
Topraklanılın kamulaştırılmasından zarar gören Amerikan şirketleri, ABD hükümetini, Küba’ya karşı iktisadi önlemler alması için sıkıştırmışlardır. Castro da Amerika’ya satamadığı şekerim, o zamana kadar pek yaklaşmadığı Sovyetler Birliği’ne ihraç etmiştir. Küba’daki Amerikan rafinerileri, Sovyetler’in satın aldığı şekere karşılık verdiği ham petrolü işlemeyi reddedince, Castro bu rafinerileri de devletleştirmiştir. Kamulaştırmaların başka alanlarda da hızla devam etmesi, ABD’yle Küba’nın arasını iyice açmıştır.
Nisan 1961’de Castro’yu devirmek için ABD’nin örgütlediği Domuzlar Körfezi çıkarması başarısızlığa uğratıldıktan sonra, Castro halka “Havana Bildirisi” adını taşıyan veni siyasal programını açıklayarak, Küba’yı sosyalist bir çizgiye sokmuştur. Castro, Meksika’daki sürgünlük günlerinde kendilerine katılan ve devrimden sonra Küba vatandaşlığına alınan, Arjantinli hekim Ernesto Che Guevara’yı, 1961 başlarında Sanayi Bakanlığı’na atamıştır. Che’nin üç yıllık bakanlığı döneminde, koyulan yüksek üretim hedefleri gerçekleşememiştir. Hatta şeker üretimi, 1961’de 6 milyon tondan 1963’te 4 milyon tonun altına düşmüş, ülkede birçok malı karneye bağlama zorunluluğu doğmuştur. Bu yıllarda Küba ekonomisi, yılda kişi başına 4C doları bulan Sovyet yardımıyla ancak ayakça durabilmiştir.
Castro’nun siyasal yaşamında önemli bir dönüm noktası, 1962 sonbaharında Küba’da kurulan Sovyet füze üsleri sorunu olmuştur. Kennedy’nın üçüncü dünya savaşının çıkarılmasına varacak sert tehditleri üzerine (Türkiye’deki Amerikan füze rampalarının kaldırılması karşılığında) Kruşçev’in de Küba’dan bu tesisleri kaldırmayı kabul etmesi, Küba-Sovyetler Birliği ilişkilerinde ciddi bir soğuma yaratmıştır. Uç yıl kadar süren bu dönem boyunca. Sosyalist Halk Partisi de önce bir Bütünleşmiş Devrim Örgütüne (Organizacion de la Revolucion Integrale), sonra da Birleşmiş Sosyalist Devrim Partisi’ne (Partido Unido de la Revolucion Socialista) dönüştürülmüş, 1963’te Castro bu partinin birinci sekreteri olmuştur. Aynı parti, 1965’te artık doğrudan doğruya Parti’do Comunista adını almış, Castro da birinci sekreterlik görevini sürdürmüştür. Ayrıca, 1965’ten beri Toprak Reformu Enstitüsü’nün başkanlığını yapmaktadır.
1966-1968 arasında, Castro, Küba’nın Demokratik Vietnam Cumhuriyeti ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti gibi bağımsız bir komünist çizgide yürümesine çalışmıştır. Bu evrede, Kiibalı Komünistler Latin Amerika’daki komünist partilerini eleştirmişler, her yerde devrimci savaşlar açılmasını savunmuşlardır.
1968’den itibaren ise, Castro yeniden SSCB’ye yaklaşmıştır. Guevara’nm Bolivya’da öldürülmesiyle, Latin Amerika’da yeni Vietnamlar yaratma umutları da kırılmıştı.
Castro 1976’da Küba Komünist Partisi Politbürosu Presidyumu’na getirilmiş, aynı zamanda Devlet Başkanı, Devlet Kurulu Başkanı ve Bakanlar Kurulu Başkanı olmuştur. 1961’de Lenin Ödülü’nü alan Castro, 1963’te “Sovyetler Birliği Kahramanı”; 1972’de “Lenin”, 1976’da da “Ekim Devrimi” nişanlarıyla ödüllendirilmiştir.
Küba için birçok şeyler başaran, bütün Güney Amerika’da da bir “Latin Amerika Ulusu” kavramını yaratan Castro, özgün bir siyasal düşünür olmaktan çok, gelişen durumlara göre davranan bir evlem adamıdır.
Fidel Castro Eserleri:
- Tarih Beni Bağışlayacaktır, 1967.
Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Cilt 22, Anadolu yayıncılık.
Fidel Castro kimdir? Hayatı hakkında bilgi: Bugün genciyle yaşlısıyla hemen herkesin ismini duyduğu bir isim olan Fidel Castro sosyalist bir devrimcidir. Ernesto che guevera ile silah ve dava arkadaşıdır. Kübada gerçekleştirdiği devrimin ardından devlet başkanı olan Castro pek çok sosyalistin gözünde bir kahramandır. Şimdi de Fidel Castro hakkında verilen ansiklopedik* bilgilere göz atalım: Kübalı devlet adamı. 1926 yılında Biran yakınlarında doğdu. İspanyol göçmeni bir toprak sâhibi olan Angel Castro Argiz’in aşçısı Lina Ruz’dan doğan gayri meşrû (evlilik dışı) çocuğudur. Ülkesinde sosyalizmi kurma çalışmalarının yanında, Afrika ve Lâtin Amerika ülkelerindeki sosyalist hareketlere destek verdi.
Öğrenimini Havana Üniversitesinde yaptı ve hukuk doktoru olarak mezun oldu. 1947’de Dominik Cumhuriyetine karşı başarısızlıkla netîcelenen çıkarma hareketinde bulundu. 26 Temmuz 1953’te Santiago’daki Moncado kışlasına başarısız bir baskın düzenledi. Tutuklanarak, Santiago da Kuba Yüksek Mahkemesinde yargılandı. Mahkemede suçlu bulunarak on beş yıla mahkum edildi. Juventud Adasında belli bir müddet hapis yattıktan sonra, geri kalan cezâsı affedilerek 1955’de serbest bırakıldı.
1955’te Küba’dan ayrılarak Meksika’ya geçti. Burada yeni bir örgüt kurdu. 1956 yılında Küba’ya girişilen çıkarma başarısızlıkla sonuçlanınca, kardeşi Raul ve Ernesto (Che) Guevera’nın da bulunduğu bir grup arkadaşlarıyla birlikte Sierra Maestra Dağlarına çekildi. Orada başlattığı gerilla hareketi, diğer şehirlerdeki direnişçilerle birleşerek iyice kuvvet kazandı. Devlet Başkanı Batista, 1 Ocak 1959’da Dominik Cumhûriyetine kaçınca, Castro ve taraftarları, 1959 yılı başlarında Havana’ya girdi. Kendisi başkanlığa, Manuel Uritia Leo ise, devlet başkanlığına getirildi. Castro hükûmeti geniş kapsamlı toprak reformuna girişti. Topraklarının kamuşlaştırılmasından zarar gören ABD şirketlerinin baskısıyla, ABD hükûmeti Küba’ya karşı ekonomik ambargo uygulamaya başladı. Castro, şeker karşılığında Sovyetler Birliğinden aldığı ham petrolü, ABD şirketlerinin elindeki rafinerilerde işletemedi. Bunun üzerine bütün rafinerileri devletleştirdi. Bu durum zâten soğuk olan ABD-Küba ilişkilerini iyice bozdu. 1961 yılının Nisan ayında ABD, Castro’yu devirmek için Küba’ya karşı Domuzlar Körfezi Harekâtını (Bay of Pigs) yaptı. Fakat CIA tarafından düzenlenen bu harekât başarısızlıkla sonuçlandı.
Castro, 1 Mayıs 1961’de Küba’yı “Sosyalist Cumhûriyet” ilân etti. Kendisini tamâmen Komünist Partisine ve Sovyetler Birliğine dayadı. 1962 senesinde Küba’ya Sovyet yapısı nükleer başlıklı füzeler yerleştirmesi sebebiyle ABD ve Rusya’yı savaşın eşiğine getirdi.
Castro, 1975’te Angola Halk Kurtuluş Cephesine, bunu tâkiben Etiyopya ve diğer ülkelere Kübalı askerler göndererek devrimci hareketlere katıldı. Aralık 1979’da Rusya’nın Afganistan işgalini destekleyenlerden biri olan Castro, 7 Şubat 1986’da Küba, Komünist Partisinin üçüncü kongresinde yapılan seçimde partinin birinci sekreterliğine yeniden seçildi. Partinin ikinci sekreterliğine, kardeşi Raul Castro getirildi (1992).
*KAYNAK: REHBER ANSİKLOPEDİSİ, 4. CİLT
Yorumlar kapalı.