Nikolay Buharin kimdir? Hayatı ve eserleri

kihaes 05/01/2020 0

Nikolay Buharin kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1888-1938) Rus Marxist kuramcı. Bolşevik Partisi’nin ve Sovyet Devrimi’nin önderlerindendir. Nikolay İvanoviç Buharin 9 Ekim 1888’de Mos­kova’da bir öğretmen ailesinin çocuğu olarak doğdu. 18 Mart 1938’de Moskova’da öldü. Kültürlü bir aile çevresinde yetişti. Dört buçuk yaşında okuma yazma­yı öğrenen ve parlak bir öğrenci olan Buharin, genç yaşta devrimci harekete katıldığı için üniversite öğre­nimini tamamlayamadı. 19C6’da Bolşevikler’in yanın­da devrimci mücadeleye katıldı. 1906-1910 arasında Rusya’da, 1910-1917 arasında Avrupa ve Amerika’da bu parti için çalıştı. Avrupa’da yazdıkları ile bir kuramcı olarak dikkati çekmeye başladı. 1917 Şubat Devrimi’nden sonra Rusya’ya dönerek partinin mer­kez komitesinde görev aldı. Bolşevikler’in Moskova’daki ayaklanmalarının başarısında önemli rol oynadı.

Ekim
Devrimi’nden sonra Komünist Partisi’nin merkez komitesi ve politbüro üyesi
sıfatıyla parti organı olan Pravda gazetesinin
genel yayın müdürü
ve Komünist Enternasyonali’nin
yürütme komitesi­nin başkanı oldu. 1929’da Stalin’in
politikalarıyla ters düştüğü için partinin merkez komitesinden uzaklaştı­rıldı. 1937’ye kadar Ağır Sanayi Bakanlığı’nda, ikinci Beş Yıllık Plan hazırlıklarında, Marx-Engels-Lenin Enstitüsü’nde
çalıştı. Izvestia
gazetesinin genel yayın müdürlüğünü
yaptı. 1937’de, parti merkez komitesi­nin yedek üyesiyken tutuklandı.
İhanet suçlamasıyla yargılandı ve idama mahkûm edildi.

Nikolay
Buharin’in,
Marxizm ile ilk ilişkisi lise sıralarında
başladı. Eline geçen ilk Marxist metinleri ve illegal broşürleri okuyan
Buharin, lise öğrencileri­nin katıldığı Sosyal Demokrat
eğilimli çalışma grupla­rında bir süre bulunduktan sonra 18
yaşında Sosyal-Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevik kanadına girdi. Ölümüne
kadar (daha
sonra Komünist Partisi’ne dönüşecek
olan) bu partinin üyesi olarak kaldı.

1906’da
Moskova’daki bir ayakkabı fabrikasın­daki grevin örgütleyicileri
arasında İlya Ehrenburg ile birlikte çalıştı. Moskova
Üniversitesi’nde illegal parti eylemlerini sürdüren Buharin iki kere
tutuklandıktan sonra 1910’da gizlice ülke dışına çıktı. Hannover’de kısa bir
süre kaldıktan sonra Viyana’ya geçti, 1912’de kısa bir süre için gittiği
Krakov’da Lenin’le tanıştı. I. Dünya
Savaşı çıkıncaya kadar Viyana’da kaldı.

Buharin
bu dönemde parti çalışmalarının yanı sıra Viyana Üniversitesi’nde ünlü
neoklasik iktisatçı Böhm-Bawerk’in ve Avusturya Okulu’nun öteki temsilcilerinin
derslerini izliyor, Marxist dergilerde ilk denemelerini yayımlıyordu. Bunlar, Böhm-Bawerk, Tugan-Baranowski ve Struve gibi neoklasik ve “legal
Marxist” iktisatçılara karşı kaleme alınmış kuramsal polemiklerdi.

I.Dünya
Savaşı’ndan hemen önce Avusturya polisi Buharin’i, öteki devrimci göçmenlerle birlikte İsviçre’ye
sürdü. Buharin burada bir yandan, Lausanne Üniversitesi kitaplığında iktisat
incelenmelerini, öte yandan siyasi çalışmalarını sürdürdü. Lenin’in çağrı­sıyla 1915 Şubatı’nda Bern’de
toplanan Bolşevik Partisi Konferansı’na katıldıktan birkaç ay sonra İsveç’e geçti.
Bu sırada Avrupa’daki çeşitli
sosyalist gruplar içinde “emperyalist savaş”a karşı en
şiddetli mücadeleyi Bolşevikler vermekte idi. Savaşın işçi hareketi içinde
yaydığı uzlaşmacı ve milliyetçi akım­lara karşı yapılan polemikler emperyalizmin kuramsal bir analizine
dayandırılmak zorunda idi. Buharin
bu ortamda İsveç’te emperyalizm kuramı üzerinde çalış­maya başladı.

Bu dönemde Bolşevikler’in sol kanadında yer alan Buharin, ulusal devlet, ulusal bağımsızlık,
gibi kavramları, tamamen aşılmış, işçi hareketine’ yabancı, bu hareketi temsil
eden partilerin programlarında
yer almaması gereken düşünceler olarak görmüş ve Lenin’ in ulusların kaderlerini
tayin hakkını desteklemesini “hayalci ve zararlı” bulmuştur. Lenin
ise, onun görüşlerini ” devlet konusunda anarşizmin sınırlarında
dolaşmak” olarak değerlendirmiştir. Zaman zaman Lenin’e ter s düşmesine
karşın Buharin’in Lenin’e karşı büyült bir bağlılığı ve
saygısı
olmuştur. Aynı günlerde Lenin’e yazdığı bir
mektupta yer alan, “benimle polemik
yaparken aramızda kopmaya yol açmayacak bir anlatım kullanmanızı rica ediyorum.
Gelecekte ‘birlikte çalışmamızın imkânsız hale gelme­si, bana tahammül edemeyeceğim kadar acı verir (Zira) size karşı büyük bir saygı ve sevgi duyuyorum ve sizi devrimci
öğretmenim
olarak görüyorum.” sözleri, bu
tavrını yansıtmaktadır.

Savaş yıllarında, savaşa karşı mücadele veren öbür dc evrimci mülteciler gibi Buharin de sık sık değişik Avrupa ülkelerinde
tutuklandı ve sınır dışı edildi. İsveç ve Norveç’ten sürüldükten sonra 1916 Ekimi’nde ABD’ye gitti. Bu
dönemde Amerika’da bulunan ve
Bolşevikler’e oldukça
yaklaşmış bulunan Troçki ile 1916 kışında bir süre işbirliği yaparak Rusça bir dergi çıkarttı.

Rusya’da
çarlığın yıkılması
ile sonuçlanan 1917 Şubat
Devrimi, Avrupa ve
Amerika’ya yayılmış Rus devrimcilerinin
ülkelerine dönmelerine yol açtı. An­cak Bolşevik önderlerin önemli bir
bölümü
ülkelerine döndükten
sonra da saklanmak
ve illegal çalışmak zorunda
kaldılar. Bu durumda
olmayan Buharin 1917 Ağustosu’ndaki
VI. Parti Kongresi’nin hazırlıklarına ve örgütlenmesine Stalin’le birlikte katıldı, Kongre’nin önde gelen sözcülerinden biri oldu; parti merkez komitesine
seçildi ve
Ekim Devrimi sırasında Moskova’da
önemli rol oynadı.

1916’da
“sol ve anarşik” eğilimlerinden ötürü Lenin’in eleştirilerine uğrayan
Buharin Ekim Devrimi öncesinde partinin en üst karar organına yine Lenin’ in desteği ile girebildi. Bolşevikler’i iktidara getiren Ekim Devrimi ile birlikte,
eski görüşlerini sürdüren Buharin
tekrar Lenin’in soluna düştü ve 1918-1921 yıllarında
parti içindeki sol
muhalefetin en etkili sözcüsü
oldu.

Buharin
1918’de bir yandan Kommunist adlı
bir muhalefet dergisi yayımlarken, bir yandan da partinin en üst düzeydeki
karar organlarından Pravda’nın yayın müdürü olarak
bulunuyor ve Yüksek Ekono­mi Konsey’in yönetim bürosunda görevler alıyordu. Devrimi izleyen bir yıl
içinde Buharin, uzmanlara maddi ayrıcalıklar
verilmesi, devlet tröstlerinin oluş­ması, sanayide işletme müdürünün
etkin olması ilkesinin benimsenmesi gibi iktisadi kararlara ve devrimci savaşı
sürdürmek
yerine Brest-Litovsk Ant­laşması’yla Almanya ile ayrı ve ağır ödünler
içeren barış imzalanması, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının
benimsenmesi gibi siyasi kararlara muhale­fet etmiştir.

Öte
yandan, 1918’in ikinci yarısında uygulanma­ya başlayan ve iç savaşın yarattığı
iktisadi çöküntü ve enflasyona karşı getirilen “savaş komünizmi”
politi­kası partinin sol kanadı ve Buharın tarafından hararet­le benimsenmiştir. Köylünün ürün fazlasına doğru­dan cl koyma, çalışma yükümlülüğü, aynî ücret ve parasız mübadele gibi önlemler, Buharin ve arkadaşla­rı tarafından zor koşulların kaçınılmaz kıldığı geçici bir iktisat politikası olarak değil,
komünizme kestir­me yolla geçişi sağlayacak devrimci bir
atılım olarak görülmüştür. Buharin’in Komünistlerin Programı, Geçiş Döneminin iktisadı, Tarihi Maddecilik ve E. Preobrajenski ile birlikte kaleme aldığı Komüniz­min Alfabesi adlı kitapları bu dönemdeki “sol” eğiliminin ürünleridir.

1920’de
Pravda’da çıkan bir yazısında, ilk kez köylü sorununun karmaşıklığı üstünde
durmuştur. 1921’de ise sol muhalefetten uzaklaşmaya başlamıştır. “İşçi Muhalefeti” diye anılan sol kanadın tezlerine karşı, Troçki’nin
“sendikaların üretken birimlere dönüştürülerek devlet mekanizmasına
kaynaştırılma­sı” tezine katılmıştır.

Mart
1921’deki X. Parti Kongresi’nde kabul edi­len, piyasa dürtülerine ve küçük
özel mülkiyete açılmayı öngören “Yeni İktisadi Politika”yı (NEP)
hararetle benimseyen Buharin, bu kez de, NEP’i zorunlu ve geçici bir iktisat
politikası değil, birçok öğesi ile kalıcı bir model olarak görmüş; 1922’dcn
sonra partinin sağ kanadının sözcüsü ve ideolojik” önderi olmuştur.

Buharin’in
1929’a dek, parti içi mücadelelerde savunduğu bu sağ çizgiye göre, iktisadi
büyüme tarım kesiminin içsel birikimine dayanmalı, pazarlanabilir üretim
fazlasını yaratan köylülerin piyasa dürtülerine göre davranmaları serbest bırakılmalı, tarım-sanayi fiyat ilişkilerinin tarım lehine dönmesi
yararlı görül­meli ve hatta köylüler,
“Zenginleşiniz!” sloganı ile desteklenmelidir. Bu gelişme biçiminin
gerekirse bir “salyangoz hızıyla” büyüme anlamına gelmesi ise
Buharin’e göre, işçiler ve köylüler arasındaki ittifakı
pekiştirdiği sürece sakıncalı değildi. Buharin’in bu görüşleri, Lenin
tarafından, “sanayi proletaryasına karşı spekülatörü, küçük burjuvayı, en
zengin köylü­yü koruduğu” gerekçesiyle
eleştirilmiştir.

1924’ü
izleyen yıllarda, Preobrajenski fiyatları
sistematik olarak tarım ürünleri aleyhine döndürerek tarım kesiminden
“artık” kaynak aktarılmasına daya­nan
kuramı üstüne çalışmaktaydı, “ilkel Sosyalist Birikim” kavramını
temel alan bu tezi, siyasi planda savunarak sol muhalefetin
temsilcisi durumuna gelen Troçki’nin görüşlerinin en şiddetli eleştiricisi
Buharin olmuştur. Stalin, bu yıllarda, Troçki, Kamenev ve Zinoviev’e karşı
yürüttüğü mücadelede, görüşlerini aşırı bulmakla birlikte Buharin’in etkin
sözcülüğünü desteklemiştir.

1926
XV. Parti Kongresi’nde sanayileşmenin ko­lektif tarım temeline dayanması ve hızlandırılması kararlaştırılmıştı. 1929’da kolektifleştirmelere karşı
çıkan kulaklara karşı sert önlemler alınmıştır. Buharin’in
politbüro ve merkez komitesinden çıkarılması da 1929 yılında olmuştur. 1930
sonrasında Buharin, siyasi karar alma düzeyinin hemen altındaki bazı görevlerde bulunmuş ve 1936 Sovyet Anayasası’nın hazırlanmasında etkin bir rol oynamıştır.

Ancak
Leningrad parti sekreteri Kirov’un öldü­rülmesi ile gerginleşen siyasi hava içinde Stalin ile geçmişte anlaşmazlığa düşen
önderler ağır suçlamalar­la tutuklanıp yargılanırlarken
Buharın de, Mart 1937’de tutuklanarak “Anti-St et Sağcılar ve Troçkistler” davasına katılmıştır.

Buharin’in
baş sanık olarak yer aldığı dava 18 sanığın idam kararı
ile sonuçlanmıştır.
1978’de tarihçi Medvedev,
Buharin’in yazdığını öne sürdüğü ve kendisinin aklanmasını isteyen bir siyasi
vasiyetname­nin bazı bölümlerini New Left Revievo’âs. (“Yeni
Sol Dergisi”) yayımlamıştır.

Buharin’in ekonomi politik alanındaki başlıca katkıları, neoklasik iktisat
okulunun eleştirisi, emper­yalizm kuramı ve sosyalizme geçişin
politik iktisadı olarak üç grupta toplanabilir.Neoklasik
iktisat
kuramını ciddi olarak kavramaya ve
değerlendirmeye çalışarak bu okula karşı ilk Marxist
eleştiriyi Buharin getirmiştir. 1914’te yazılan ve 1919’da yayımlanan Aylak Sınıfın Ekonomi Politiği başlıklı kitabı, marjinalist iktisat okulunun problematiği ile Marxist ekonomi politiği karşılaştıran ve her iki yaklaşımın yöntemsel temellerini ortaya koyan bir denemedir.

Emperyalizm
kuramı üzerinde Buharin’in katkı­ları ise Hilferding, Luxemburg ve
Lenin’in katkıları ile iç içe girmiştir. Hilferding’in Mali Sermaye adlı
kitabının ana bulgularından hareket eden Buharin, 1915’te
yazdığı bir makalede, emperyalizmi kapitaliz­min
yeni ve son aşaması olarak ele almıştır. Buharin Emperyalizm ve Dünya Ekonomisi adlı kitabında emperyalizmin belirleyici özellikleri arasında tekel­leşmeden çok sermaye birikiminin uluslararası bir nitelik
kazanmasına ve devletin öneminin artmasına ağırlık vermiştir. Sermaye ihracının
yanı sıra ihraç pazarlarına ve hammadde kaynaklarına egemen olma güdüsünü
vurgulamıştır. Bu analizi, bir “dünya eko­nomisi”
kavramı aracılığıyla yapmıştır. Böylece 50 yıl sonra
Wallerstein ve izleyicilerinin geliştirdiği “dünya sistemi”
analizinin öncülüğünü yapmıştır. 1925 son­rasında Buharin, bu analizi,
iktisadi kriz kuramı ile birleştirerek geliştirmeye çalışmıştır.

Sosyalizme
geçiş sorunlarını incelediği Komüniz­min Alfabesi, Tarihi Maddecilik, Geçiş
Döneminin iktisadı, Sosyalizme Giden Yol ve Bir
iktisatçının Notları gibi
çalışmaları, geri kalmış bir ülkede sosya­lizmin kuruluş sorunlarını, gelişme
ve sanayileşme stratejilerini kapsayan özgün denemelerdir.

Siyasetçi
Buharin için tarihçi E. H. Carr: “devri­min trajik simalarından biridir.
Ancak onun trajedisi, ruhsal yapısını çok aşan olayların kargaşası içine düşmüş
olmasıdır” değerlendirmesini yapmaktadır. Kuramcı olarak ise Buharin 20.yy
başlarında Marxist ekonomi politik alanında önemli katkılar yapmıştır.

Dünya Ekonomisi ve Emperyalizm

Buharin’in Dünya Ekonomisi ve Emperyalizm adlı
kitabı 20.yy kapitalizminin eleştirel bir analizini içerir. Ona
göre dünya ekonomisi “dünyanın bütününü kucaklayan üretim ilişki­lerinin ve bunlara karşı gelen mübadele ilişkile­rinin oluşturduğu bir sistem”dir; farklı ulusal sermayelerin
birbirleriyle karşılıklı ilişki içinde oluşturdukları
uluslararası bir bütündür. Dünya ekonomisi kendi içinde bir işbölümü içerir. Bu
işbölümü ilk olarak farklı ulusal ekonomilerin içinde yer aldıkları doğal
çevrelerin farklılığın­dan kaynaklanmaktadır. Ancak
kapitalizm ge­liştikçe, üretici güçlerin eşit olmayan gelişmele­rinin doğurduğu farklılıklara
oranla doğal çevre farklılıkları arka planda kalır. Toplumsal işbö­lümünün ayrılmaz bir parçası olan kır-kent arasındaki farklılaşma dünya
ölçeğinde de ger­çekleşir; dünya, tarımsal ürünler ithal
edip sanayi ürünleri ihraç eden gelişmiş sanayi
ülke­leri ve sanayi ürünleri ithal edip tarımsal ürünler ihraç eden
azgelişmiş ülkeler olmak üzere ikiye ayrılır. Dünya pazarı farklı iktisadi
yapıların karşılıklı etkileşimine olanak sağlaya­rak
ulusal pazarın milli ekonomiler için yerine getirdiği
işlevi uluslararası çapta gerçekleştirir. Böylece nasıl ürünler için ulusal
fiyatlar oluşu­yorsa dünya fiyatları da oluşur. Bir ülke
içinde nasıl ulusal tek bir ücrete doğru bir eğilim varsa, dünya çapındaki
işgücü göçü de böyle bir eğilimi temsil eder.
Uluslararası sermaye dolaşı­mı da aynı şekilde kâr oranlarının
eşitlenmesi yönünde bir evrim gösterir. Nakdi sermayenin gelişimi uluslararası
faiz ve iskonto oranlarının eşitlenmesi yönündedir.

Ancak dünya ekonomisi homojen bir yapıya sahip değildir. Kapitalist
üretimin anarşik nite­liği zorunlu olarak ulusal
ekonomiler arasındaki mücadeleyi beraberinde getirir. Kapitalist dev­letler dünya pazarlarını ve hammadde kaynak­larını
ele geçirmek için sert bir rekabete girişirler. Pazarlar daraldıkça, ulusal sermayeler arasındaki çatışmalar askeri çözümlere başvurul­masını
gerektirir. Böylece emperyalizm 20.yy, kapitalizminin ayrılmaz bir parçası
haline gelir, i Sanayi
sermayesiyle banka sermayesinin birleş­mesinden oluşan mali sermaye ulusal ekonomi­lere olduğu kadar dünya ekonomisine
de ege-y men
olur.

Emperyalizm döneminde, serbest rekabetin ye­rini
tekelci uygulamalar ve korumacı iktisat politikaları alır. Her gelişmiş ulusal
ekonomi bir ulusal devlet tröstüne dönüşür. Küçük
tröstler arasındaki mücadelenin yerini büyük tröstler arasındaki mücadeleler
alır. Karteller, sanayi sendikaları ve banka konsorsiyumları uluslara­rası bir etkinlik kazanırlar. Ancak bu uluslara­rası
örgütlenmeler ulusal sermaye gruplarının barış ve uyum içinde
yaşamasını sağlamaktan uzak olup geçici birlikler niteliğindedir. Ulusla­rarası sermayenin merkezileşme eğilimi kendi­siyle
çelişen bir toplumsal-politik eğilimle karşı karşıya gelir ve kapitalist
olmayan bir çözüm yoluyla son bulur.

Emperyalizm döneminde kapitalist ülkelerde mali
oligarşi iktidarın denetimini eline geçir­miştir. Hükümetler gitgide bu
kesimin yürütme organı haline gelmektedir. Demokratik ve libe­ral eğilimler yerlerini otoriter eğilimlere bırak­maktadır. Parlamentolar işveren örgütleri
tara­fından önceden alınan kararların onaylandığı dekor kurumlar haline
gelmiştir. Militarizm dünya egemenliğini ele geçirmek isteyen mali grupların
dolaysız aracıdır. Toplum hayatı gün geçtikçe askerileştirilmektedir. Savaşlar sermaryenin merkezileşmesinin
artması ve mali serma­yenin devletle bütünleşmesi ile
sonuçlanmak­tadır.

Nikolay Buharin Eserleri:

  1. Mirovoe
    Khozyaistvo i Imperializm, 1918,
    (Dünya Ekonomisi ve Emperyalizm);
  2. Programmo Kommunistov, 1918, (“Komünistlerin Programı”);
  3. Azbuka
    Kommunizma (Preobrajenski
    ile) 1919, (Komü­nizmin Alfabesi);
  4. Political
    Economy of the Leisure Class, 1919,
    (“Aylak Sınıfın Ekonomi Politiği”);
  5. Ekonomika
    Perekhodnogo Perioda, 1920,
    (“Geçiş Döneminin İktisa­dı”); Teoriya Istoriceskogo Materyalizma, Popularniy Ucebnik Marksistkoi Sociologii, 1921, (“Tarihi Materyaliz­min Kuramı, Marxist Sosyoloji El
    Kitabı”);
  6. Lenin
    as a Marxist, 1924, (“Bir Marxist Olarak Lenin”);
  7. The
    Road to Socialism, 1925,
    (“Sosyalizme Giden Yol”);
  8. Imperialism
    and the Accumulation of Capital, 1925,
    (“Emperyalizm ve Sermaye Birikimi”);
  9. Notes
    of an Economist, 1928,
    (“Bir İktisatçının Notları”);
  10. Krıtıceskie Zamecaniya na Kiniği E. Preobrazhenskogo “Novaya
    Ekonomika”, 1928,
    (“Preob-rajenski’nin “Yeni İktisat” Kitabına Eleştiriler”).

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, 21. cilt, Anadolu yayıncılık, 1983

Yorumlar kapalı.