Anna Freud kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1895) Avusturya asıllı İngiliz psikanalist. Çocuk psikanalizi öncülerindendir. 2 Aralık 1895’te Viyana’ da doğdu. Ünlü psikanalist Sigmund Freud’un kızıdır. Viyana’da öğretmen ve psikanalist olmak için öğrenim gördü. Babasının hastalığı sırasında, bakımını üstlendi ve işlerini yürüttü. Bu yakın ilişki sırasında, onun kuramını ayrıntılarıyla öğrenme olanağını buldu. Bir süre ilkokul öğretmenliği de yaptığından, öğrendiklerini çocuklar üzerinde sınadı.
1922’de Viyana Psikanaliz
Derneği’ne üye oldu. 1925’te derneğin eğitim enstitüsünü yönetmeye başladı. 1938’de Alman ordularının
Avusturya’yı işgal etmeleri üzerine Yahudi olan ailesiyle birlikte Londra’ya
kaçtı ve İngiliz uyruğuna geçti. Londra’da yetim ve kimsesiz çocuklar için bir
yurt açtı. 1940-1945 arasında yurdun yöneticiliğini üstlendi. 1947’de
Hampstead Çocuk Terapisi Eğitim Merkezi ve Kliniği’ni kurdu, 1952’de bu
kuruluşun başına geçti. 1963-1970 arasında çeşitli dönemlerde Yale Üniversitesi Hukuk Okulu ve Çocuk Araştırma Merkezi’nde
konuk profesör olarak dersler verdi. ABD ve Avrupa’da birçok konferansa
katıldı. Yale, Columbia, Viyana, Chicago gibi üniversitelerden onursal doktor
sanını aldı. Uluslararası Psikanaliz Derneği’nin onursal başkanı oldu.
Yayımladığı birçok kitap ve makalenin yanı sıra, babasının yapıtlarının
derlenmesinde çalıştı. Ayrıca The Psychoanalytic Study of the Child (“Çocuğun Psikanalitik İncelenmesi”) adlı
derginin yayın yönetmenliğini yürüttü.
Kuramsal çalışmayla uygulamayı sürekli olarak birlikte yürütmeyi
ilke edinen Anna Freud, uzun araştırma yılları boyunca, çeşitli çevrelerden çeşitli
yaşlardaki çocukların davranışlarını yakından gözleme olanağı buldu. Viyana’da
yaşadığı sırada, yeni gelişmekte olan psikanaliz akımını, tüm ayrıntılarıyla
İncelemişti. Bunun sonucunda, yetişkinlere uygulanan psikanaliz yöntemlerinin
çocuklar söz konusu olduğunda yetersiz kalabileceğini, dahası yanlış tanılara
yol açabileceğini gördü. Çocukluğun bir evresinde normal görülen bir
davranışın, benzer biçimiyle bir yetişkinde ortaya çıktığında hastalıklı
sayılabildiğini saptadı.
Anna Freud’un savunma mekanizmaları üstüne yaptığı
inceleme, hem egonun (ben) yapısının anlaşılması, hem de çocuk psikanalizi
açısından önem taşımaktadır. Kişinin çevresiyle etkileşimi içinde, kendisi
için korkutucu, tehlikeli olduğunu öğrendiği olgulara karşı bilinçsizce uyguladığı
bastırma, Anna Freud’un en çok üzerinde durduğu savunma mekanizmasıdır. Çok küçük bir
çocukta bu olgu, inkar biçiminde kendini gösterirken, daha büyük bir çocukta,
kendini tehdit eden ortamlardan kaçmak olarak gözlemlenebilir. Yetişkin
insanın, kendini çeşitli ortamlardan soyutlaması da, benzer biçimde
açıklanabilir. Anna Freud, buradan, yaşa göre savunma mekanizmasının
işleyişinde değişiklikler olduğu sonucuna varır. Tehlike kaynağının niteliği
de kullanılan mekanizmanın belirlenmesinde önemli bir etkendir. Tehlike
kaynağı ile özdeşleşme olgusuna örnek olarak, hortlaktan korkan çocuğun
kendini hortlak yerine koyması gösterilebilir. Bu incelemelerden Freud’un
çıkardığı temel sonuç, savunma mekanizmaları ile egonun gelişmesi arasındaki
ilişkidir. Kimi koşullarda belli savunma mekanizmalarının kullanılması normal
davranışa işaret ederken, kimi durumlarda patolojik bir olgunun göstergesi
sayılabilmektedir.
Anna Freud’un normal ve patolojik davranışları
ayrıştırma konusunda yaptığı bir başka çıkarsama, insanda egonun gelişimini gösterebilecek
gelişim doğrultularının saptanabileceğidir. “Gelişim doğrultusu” kavramı,
uyumlu bir kişiliğin oluşumunda duygusal olgunlaşma, bedenin bağımsızlığını
kazanması, arkadaş edinme, yapıcı oyunlar oynayabilme gibi olguların tümünü
içerir. Gelişim doğrultusunda çocuktan çocuğa görülen farklılıkların kimi içsel
nedenlerden, kimi dış etkilerden kaynaklanmaktadır. Bunların tümünü bir kalıba
göre açıklayabilmek olanaksızdır. Bu kavram kesin kabul görmemekle birlikte,
pedagog ve eğitimciler için yol gösterici olmuştur.
Anna Freud, görmeyen çocuklar üzerine yaptığı
İncelemelerde ise görmenin çocuk gelişimindeki etkisini araştırmıştır. Savaş
yıllarında, annelerinden ayrı kalmış çocuklarla da yakından ilgilenmiş, bunun
sonucunda anneyle sürekli ilişkinin kesilmesinin, çocuğun gelişmesini
geciktirici bir etken olduğu kanısına varmıştır. Bütün araştırmalarını,
ailelerle ilişki içinde geliştirmeye özen göstermiştir. Pedagogların,
eğitimcilerin, çocuk psikanalistlerinin çocuk kişiliğini bir bütün olarak ele
almaları gerektiğini vurgulamıştır.
Anna Freud, psikanalize yeni olanaklar sağlayan
kişilik tanımlaması (profil) yönteminin de ilk uygulayıcılarındandır. Bu araştırmalarının, ego
psikolojisinin ve psikanalizin gelişmesine önemli katkısı olmuştur.
Anna Freud Eserleri
- Das leh und die
Abwehrmechanismen, 1936, (“Ben ve Savunma Mekanizmaları”); - Young Children in Wartime (D. Burlingham ile), 1942, (“Savaş Döneminde Genç
Çocuklar”); - Infants Without Families (D.Burlingham ile), 1943, (“Ailesiz Çocuklar”)
- Normality and Pathology in Childhood: Assessments of Development, 1965, (“Çocuklukta Normallik ve Patoloji:
Gelişimin Değerlendirilmesi”); - Problems of Psychoanalytic Training, Diagnosis,
and the Technique of Therapy, 1966-1970, (“Psikanaliz Eğitimi ve Tanıda Sorunlar,
Terapi Tekniği”); - Beyond the Best Interests of the Child (Q. Goldstein ve A-J .Solnit ile), 1973, (“Çocuğun
En iyi Çıkarlarının Ötesinde”); - The Writings of Anna Freud, 7 cilt, 1966 (“Anna Freud’un Yapıtları”).
Türk ve Dünya
Ünlüleri Ansiklopedisi, 23. cilt, Anadolu yayıncılık, 1983
Yorumlar kapalı.